Diyanet’ten kim rahatsız?
Diyanet’ten kim rahatsız?
Refik Tuzcuoğlu
Şehrin önde gelen protokolü akşam yemeğinde bir araya gelir.
Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı, Garnizon Komutanı, şehrin diğer eşrafı memleket meselelerini konuşmak maksadıyla büyükçe bir masanın etrafına toplanırlar.
‘Memleket meselesi’ dediysek sözün gelişi öyle. Dönem 28 Şubat’ın hızlı günleri. Asıl maksadı siz anladınız. 28 Şubat avanesi şehirlere yön veren isimleri, sivil siyasetin temsilcilerini hizaya sokmak niyetinde. Zılgıt vermeler, aba altından sopa göstermeler falan.
Yemeğin tam ortasında yatsı ezanı minarelerden yükselir. Garnizon Komutanı çatalı bıçağı sert bir şekilde masaya bırakarak; “Al işte kardeşim! Adam okuyor, ben ne dediğini anlamıyorum. Şunu Türkçe okusana be kardeşim. Burası Arabistan mı, bunlara çekidüzen vermek lazım” der.
Masada buz gibi bir hava eser. Şehri yöneten eşraf suskundur. Bir müddet sonra Büyükşehir Belediye Başkanı söze girer: “Şu an; ‘Hayye ale’s-salah’ yani ‘Haydi namaza’ diyor. Müezzin bu ifadeyi Türkçe okumuş olsa, bu çağrıya icabet edip camiye gidecek misiniz?” diye sorar.
Böyle bir soruyu hiç beklemeyen Garnizon Komutanı; “Ne münasebet, niye gidecekmişim camiye?” der. Büyükşehir Belediye Başkanı; “O zaman minareden okunan ezan Arapça da okunsa Türkçe de okunsa sizde bir karşılığı yok. Camiye giden cemaat o sözlerin ne anlama geldiğini gayet iyi anlıyor. Anlamadığınız, bilmediğiniz bir konudan size ne!” diye taşı gediğine koyar.
Bu zihniyet hiç ölmedi.
Bazen umutlanır gibi oluyorum. “Müslümanlıkla yoğrulan yurtta İslam........© Yeni Akit
