İstanbul’dan Gazze’ye
İstanbul’dan Gazze’ye
Recep Öncel
Bir İstanbul sabahında uyandı.
Heyecanlıydı, Gazze’ye Umut Işığı Ol! yürüyüşüne katılacaktı.
Hüzünlüydü, Gazze soykırımın ve açlığın pençesindeydi.
Ailesine; bugün yemek yemeyeceğim, bugün aç olan kardeşlerimin haliyle hallenmek istiyorum; dedi.
Evden çıktı, Üsküdar meydanına geldi, karşıya geçmek için vapura bindi.
Vapurdan İstanbul’u seyretti, duygulandı.
‘Allah’ım bu denizin mavisi ne kadar güzel. Allah’ım ağaçların yeşili ne kadar güzel. Allah’ım camilerin kubbe ve minareleri ne kadar güzel.
Ve dahi, Mescidi Aksa’da olmak ne kadar güzel olurdu’ diye mırıldandı...
Karaköy iskelesinde vapurdan indi.
Öteden beri, Galata Köprüsünde yürümeyi severdi.
Köprüden geçerken, durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak! diye bağırmak geldi içinden...
Eminönü’ne geçti, tramvaya bindi.
Beyazıt meydanında, tramvaydan indi.
Meydanda; İstanbul Üniversitesi giriş kapısı (Osmanlı döneminde Harbiye Nazırlığı), Beyazıt Camii, Sahaflar Çarşısı, Kapalı Çarşı, tarih kokuyordu ve bir medeniyet resmediliyordu, adeta.
Tarihteki haşmetli günlerdeki gibi güçlü olsak ‘İsrail Gazze’ye bu zulmü yapmaya cesaret edemezdi’ diye aklından geçirdi.
Ezan okununca, camiye girdi ve namaz kıldı;
“Allah’ım bizleri af et!
İslam’a ve Müslümanlara yardım et!
Düşmanlarımızı kahrı perişan et!” diye dua etti.
Müslümanlar bu işe gönül vermiş, alanı doldurmuştu.
Ve Siyonist İsrail vahşetini protesto etmek için, Beyazıt Meydanı’ndan Ayasofya-i Kebir Camiine yürüyüş başladı.
Yüz binlerce insan cihat ruhuyla yürüyordu.
Gazze’ye umut olmak, istiyorlardı.
İnsanlar ellerinde fenerleriyle ışık yaktılar.
Ayasofya Camiine kadar yürüyüş yapıldı.
Evet, kimse sanmasın ki Türkiye........
© Yeni Akit
