Hak ve adâlet (3)
Hak ve adâlet (3)
Prof. Dr. Yusuf Özertürk
ADÂLET
* Adâlet; Arapça ADL kökünden gelir. İfrat ve tefrit arasında orta yolu takip etmek. Haklıya hakkını, haksıza da cezasını vermek. Suç ve cezada eşit davranmak. Zulmü terk etmek. Verilen ile hak edilen arasındaki denge. Ölçülü davranmak, karar vermek. Ölçmek, bir ölçüye göre davranmak mânâlarına gelir.
* Adâlet; Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme. Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme.
* Adâlet; Hakka dayanma, İnsaflı ve doğru olmak. Eşit tutmak, her şeye hakkını vermek. İstikâmet ve hakkaniyet.
* Adâlet; Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması (TDK).
* Adâlet, davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak gibi mânâlara gelen bir masdar-isimdir. Yine aynı kökten bir masdar-isim olan ve “orta yol, istikâmet, eş, benzer, misil, bir şeyin karşılığı” gibi mânâlara gelen adl kelimesi, sıfat olarak kullanıldığında âdil ile eş anlamlı olup aynı zamanda Allah’ın isimlerinden (esmâ-ül hüsnâ) biridir ( ADL).
* Adâlet; Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde genellikle “düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık” gibi anlamlarda kullanılmıştır(1).
* Adâlet; Nefsin (hevânın) gelişigüzel istek ve telkinlerinden etkilenmeyen istikrarlı bir doğruluk ve ahlâk kanununa itaâtle gerçekleşen ruhî denge ve ahlâkî kemâldir.
* Kur’ân-ı Kerîm’de İslâm toplumunu tanımlamak için ifade edilen ‘Ümmeten vasatan’ (vasat ümmet) tâbirindeki vasat kelimesi de bütün müfessirlerce ‘adâlet’ mânâsında yorumlanmıştır (2).
* Allah, adâleti bir kemâl (üstün) sıfat olarak bildirmiştir.........
© Yeni Akit
