F35’i al, kodu iste İsrail’i vur…
F35’i al, kodu iste İsrail’i vur…
Murat Alan
İsrail’in İran’a yönelik hava harekâtlarında F-35’leri aktif olarak kullandığı haberleri, ülkemizde bir kez daha F-35 tartışmalarını alevlendirdi. Kimileri hâlâ Türkiye’nin bu programdan çıkarılmasını bir kayıp olarak görüyor. Hatta daha ileri gidip, “Eğer biz programda kalsaydık, bugün İsrail gibi biz de F-35’lerle hava üstünlüğü kurabilirdik” diyor.
Oysa bu bakış açısı, yüzeysel bir hayranlıktan ve teknolojiyi salt donanıma indirgeyen bir kolaycılıktan başka bir şey değil.
Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması, sanıldığının aksine bir kayıp değil, stratejik bir kazançtı. Çünkü mesele uçak sahibi olmak değil; o uçağı, kime karşı ve ne zaman kullanabileceğine gerçekten karar verebilmektir.
F-35 gibi platformlar, sadece savaş uçağı değildir. Aynı zamanda dijital tasmalarla donatılmış, uçan kontrol sistemleridir.
Bakınız, Güney Kore örneği her şeyi anlatıyor..
Güney Kore, ABD’nin doğrudan askeri kontrol sahası içinde yer almasına rağmen, F-35 uçaklarını her gün havalandırmak için Washington’dan iki ayrı kod almak zorunda.
Bu kodlardan biri uçağın kendisini aktif hâle getiriyor; diğeri ise silah sistemlerini..
Yani bir ülke, milyarlarca dolar ödeyerek satın aldığı savaş uçaklarını, başka bir ülkenin dijital izni olmadan uçuramıyor.
Bu, sadece askeri değil, aynı zamanda siyasi bir bağımlılık türüdür.
Uçurulması için izin alınan bir sistemin, düşmana karşı kullanılabilirliği de karşı tarafın rızasına bağlı hale gelir. Güney Kore gibi “müttefikliğini kanıtlamış” bir ülke bile bu durumda ise, Türkiye’nin F-35’lerle İsrail’e karşı caydırıcılık üreteceğini düşünmek cehalet ya da ABD kuklası olmayı gerektirir. Gerçekçi olmak gerekirse, ABD’nin Türkiye’ye “buyur, İsrail’e karşı bu uçakları kullan” diyeceğini düşünmek bilinçli bir algı çalışmasıdır.
Üstelik Güney Kore örneği, F-35’in sadece bir savaş aracı değil, aynı zamanda kullanıcı devletin dış........
© Yeni Akit
