Selçuklu Devleti’nin kuruluşu (24 Mayıs 1040)
Selçuklu Devleti’nin kuruluşu (24 Mayıs 1040)
HALİT KANAK
Milletlerin tarihinde önemli kilometre taşları vardır. Türk Milletinin tarihinde en önemli kilometre taşlarından birisi de Selçukoğullarının 23 Mayıs 1040’ta Türkmenistan’ın Merv Şehri yakınlarında “DANDANAKAN” mevkiinde dünyanın en güçlü ordusu Gaznelileri yenerek kurdukları devletle tarih sahnesinde yer aldıkları gündür. Çünkü; müslüman Türklerin batıya yürüyüşü Ortadoğu, Anadolu ve Balkanlar’a kalıcı olarak yerleşmesi bu zaferle mümkün olmuştur.
İki Türk Ordusunu karşı karşıya getiren sebep, Gazneli Hükümdârı Sûltân Mahmud’un, Oğuz Türkleri arasında hatırı sayılır bir yeri olan Oğuz’ların Subaşısı Selçuk Bey’in oğlu ve Selçukoğullarının Yolbaşısı Arslan Yabgu’yu hileyle 1025’te esir almasıdır.
Olay; Gazneliler ile Karahanlılar arasında sınır olan Amu Deryâ Nehrini geçen Sultân Mahmud’un, Semerkand’da Karahanlı Hân’ı Kadir Hân ile buluştuklarında, Kadir Hân yeryüzünün en güçlü devletinin Sultânına, Oğuz tehlikesinden bahsederek, Hâkânlık peşinde koştuklarını dolayısıyla bir ders verilmesi gerektiğinden bahsetmesiyle başlar.
Bunun üzerine Sultân Mahmud, Selçukoğullarının başında bulunan ve Selçuk Bey’in oğlu olan Aslan Yabgu’yu dâvet eder. Dâvete icâbet eden Aslan Yabgu beklenmedik bir şekilde esir alınarak Hindistan içlerinde ki çok korunaklı olan Kalincâr Kalesine hapsedilir. (1032’de orada vefât edecektir.)
Amcalarının pusuya düşürülerek hileyle esir edilmesi çok zorlarına giden Mikâil’in çocukları Çağrı ve Tuğrul Bey’ler defalarca amcalarının serbest bırakılmalarını istedilerse de reddedilirler. Bundan sonra Selçukluların, Horasan bölgesine bitmek bilmeyen akınları başlar. Özellikle Çağrı Bey yaptığı akınlarla Gazne Ordusunu yıpratıyor ve her seferinde de Gaznelilerin yaptığı korkunç takibatı da boşa çıkarıyordu.
O sıralar yönünü hiçbir zaman batıya döndürme ideâli olmayan Sultân Mahmud, Hindistan’a yaptığı 17’nci seferinden dönmüş, Selçukoğulları konusunu derinlemesine ele almak üzereyken 1030 yılında vefât etmişti. Yerine oğlu Mesud geçer. Bunu fırsat bilen Çağrı ve Tuğrul Kardeşler Ortadoğu’nun kapısı konumundaki stratejik öneme sahip Horasan’ı ele geçirmek için ilk hamleyi yaparlar.
Önce 1031 yılında Horasan’ın doğusunda bulunan Herat’a girerler. Fakat çok geçmeden yetişen Gazneli Ordusu, Oğuz’ları Fevâre Meydan Muharebesinde yenerek şehri geri alır. Buna rağmen Oğuz akınları durmaz. 1033’de Horasan’a girerler. 1035’de Çağrı Bey’i Horasan Bölgesinden atmak isteyen büyük bir Gazneli Ordusu üzerlerine gelir. Çağrı Bey dâhice bir taktikle büyük bir zafer kazanır.
Çağrı Bey bununla kalmaz 1037’de Merv ve Belh’i, akabinde Herat’ı alır. Yetmez, Merv’de Melik’ül Mülûk (Krallar Kralı) adıyla adına hutbe okutur. Diğer taraftan Tuğrul Bey de ele geçirdiği Nişâbûr’da Sultân unvanıyla adına hutbe okutur. O zamana kadar Sûltân unvânını Gazneli Mahmud İle oğlu Mesud hâriç kimse kullanmaya cesaret edememişti. Üstelik bu unvan Bağdat’taki Abbasi Halife’sine aitti. Bu arada Serakhs ile Bâverd de Selçukoğullarına geçmiştir.
Sultân Mesud bu nâzik durum karşısında Hindistan işlerini bıraktı. Döndü hazırladığı muazzam ordusuyla Horasan’a geldi. Bu işi bitirmeden Hindistan’a dönmemeye karar vermişti. Önce; dünyada önünde kimsenin duramayacağına inandığı ordusuyla 1039 Nisan ayında Ali Âbâd meydan muharebesinde........
© Yeni Akit
