İnsan dilinde saklıdır
Bir insanı anlamanın en hızlı, kolay ve kesine yakın netîce verici yolu lisânına bakmaktır. Kullandığı kelimeler, konuşurken takındığı edâ, telâffuz… Bir insan hakkında mühim bilgiler ihtivâ eder. Bu yüzden eskiler “Üslûb u beyan aynıyla insan” demişlerdir. Yâni “Bir insanın dili ve üslûbu kendisinin aynısıdır.”
Dil, insanı diğer canlılardan üstün kılan en mühim husûsiyetlerden biridir. İlim, dil ile mümkün olabilmektedir. Cenâb-ı Hak, insanlara dil ile hitâb etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm bir dil mûcizesi olarak inmiştir. Onun kolay anlaşılabilmesi de mûcize oluşunun bir yönüdür: “Andolsun biz bu Kur’ân’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık.” (Kamer, 17)
Doğru ve güzel anlatım o kadar mühim ki Batılıların “retorik”, İslâm âlimlerinin “belâgat” dedikleri bir ilim de doğmuştur bu mevzûda. Belâgat, doğru ve güzel ifâde ilmidir. Belâgatin şartlarından biri de sözün fasîh olmasıdır. Sözün fasîh olması ise kulağa hoş gelmesi ve kolay anlaşılmasıdır. Alışılmamış, halkın umûmunun bilmediği, telâffuzu zor kelimelerle konuşmak ve yazmak anlaşılmayı zorlaştırır ve bu, belâgat kâidelerine terstir.
Bir insanın ideolojik duruşunu, ahlâkî vaziyetini, huy ve karakterini, âlim mi câhil mi olduğunu dilinden ve üslûbundan kolayca çıkarabilirsiniz.
Meselâ pekâlâ Türkçeleri varken durmadan İngilizce kelimelerle konuşan birisinin kimliği hakkında bir fikrimiz olur değil mi?
Dilinden Allah, Peygamber, âyet, hadîs, haram-helâl, dünyâ-âhiret kelimelerini eksik etmeyen birisinin de........
© Yeni Akit
visit website