menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni Müesses Nizamın Krizi, Direnişin Praksisi

4 0
previous day

Yerel Kuşatma

Türkiye’de siyasal rejim, uzun süredir içinde bulunduğu yapısal krizleri aşmak amacıyla kalıcı ve kurumsallaşmış bir faşizm biçimine doğru evrilmektedir. Bu dönüşüm yalnızca otoriter uygulamaların yoğunlaşmasıyla değil; devletin yeniden organize edilmesi, sınıflar arası çatışmanın sistematik biçimde bastırılması ve halk muhalefetinin topyekûn tasfiyesi anlamına gelmektedir. Faşizm burada yalnızca bir baskı biçimi olarak değil, Antonio Gramsci’nin tanımıyla “olağanüstü bir siyasal denge” durumunda sermaye egemenliğini tahkim eden bir yeniden yapılanma süreci olarak biçimlenmektedir.

Günümüzde CHP’li belediyelere yönelik baskılar, daha önce Kürt halkına yöneltilen “iç düşman” politikalarının devamı niteliğindedir. Sermaye-devlet ittifakı bu saldırılarla yalnızca partisel bir tasfiye gerçekleştirmemekte, aynı zamanda toplumu yeniden yapılandırma planını kararlılıkla hayata geçirmektedir. Rejim, yerel yönetimler üzerindeki kuşatma politikasıyla halkın yönetime dair inisiyatif alma potansiyelini bertaraf etmeyi hedeflemektedir.

Kayyum atamaları, bütçelerin bloke edilmesi, hizmetlerin engellenmesi ve seçilmiş yöneticilerin kriminalize edilerek cezalandırılması; yerel demokrasiyi ortadan kaldırmakta, öz-yönetim taleplerini sistematik biçimde boğmaktadır. İzmir belediye işçilerinin grevi ve buna karşı gelişen halk direnişi, bu saldırıların somutlaştırılmış ve yaygınlaştırılmış örneği olarak bir direniş laboratuvarına dönüşmüştür. Bu süreçte hedef alınan yalnızca muhalefet partileri değil, halkın siyasal varlığı ve yönetme iradesidir.

Yargı Baskısı ve Siyasal Tasfiye

Faşist blok, hukuku siyasetin bir aracı haline getirerek yargıyı tümden iktidarın doğrudan tahakküm mekanizmasına dönüştürmektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmaması, yargı içindeki sınırlı denge unsurlarının (örneğin AYM, Danıştay, HSK gibi kurumların) tasfiyesi ve ceza politikalarının yaygınlaştırılması; bu otoriter yeniden kuruluşun temel bileşenleridir.

Belediyelere yönelik operasyonlar, taktiksel değil; yapısal ve sistematik bir faşist kurulumun parçalarıdır. Kürt belediyelerine kayyum atamaları, kadın örgütlerinin kapatılması, sosyalist ve öğrenci hareketlerine dönük saldırılar; halkın tüm sınıfsal ve toplumsal kesimlerine karşı yürütülen kapsamlı bir siyasal tahakküm sürecini gözler önüne sermektedir.

Sosyalist hareketin görevi, dar ideolojik ya da partisel alanlara sıkışmaksızın halkın siyasal varlığını topyekûn savunmaktır. Direniş yalnızca temsil kurumlarında değil; doğrudan halk inisiyatiflerinde, mahalle meclislerinde ve öz-yönetim pratiklerinde kök salmalıdır.

Kurumsal Faşizmin Örgütlenmesi

Mevcut rejim, dönemsel otoriterlikten farklı olarak olağanlaşmış ve kurumsallaşmış bir faşizm biçimidir. Bu faşizm yalnızca zor........

© Yarın Haber