Kürt Sorunu Silahlı Mücadeleden Siyasal Yeniden Kuruluşa
Çözüm Değil, Yönetme Politikası
Kürt sorunu, Türkiye egemen sınıfları açısından çözülmesi gereken bir toplumsal sorun değil; sürekli yönetilmesi gereken bir siyasal kriz alanı olarak işlev görmektedir. Devlet aklı, bu sorunu tarihsel olarak silahlı bastırmayla çözülebilecek bir güvenlik tehdidi olarak kavrarken; emperyalist güçler açısından Kürt meselesi, bölgenin yeniden dizaynı sürecinde kolayca manipüle edilebilir bir jeopolitik araç haline gelmiştir. Kürt ulusal hareketi ise onlarca yıl boyunca silahlı mücadele ile kitle siyasetini birleştiren özgün bir çizgiyle kendi kaderini tayin hakkını savunmuştur. Ancak son yıllarda yaşanan yapısal dönüşümler, bu mücadelenin biçim ve hedeflerini yeniden düşünmeyi zorunlu hale getirmiştir.
Savaş Rejimi, Bastırma Mekanizmaları ve Direniş
2000’li yıllar boyunca Kürt ulusal hareketi, silahlı mücadele ile demokratik siyaset alanını birlikte örmeye çalıştı. Bu çift hatlı mücadele, halkların kardeşliği temelinde demokratik bir çözüm için belirli olanaklar barındırmaktaydı. Ancak AKP iktidarı, 2013–2015 Çözüm Süreci’ni gerçek bir çözüm değil; silahsızlandırma ve siyasal denetim altına alma girişimi olarak gördü. 2015’te bu sürecin sona ermesiyle birlikte devlet, tüm kurumlarıyla aslına rücu ederek savaşın sistematik düşük yoğunluk pozisyonuna geçti ve güvenlikçi restorasyon süreci, faşizan kurumsallaşma ve otoriter yeniden yapılanmanın adımlarını kaldığı yerden atmaya devam etti.
Bugün savaş rejimi yalnızca Kürt hareketini değil; tüm muhalefet güçlerini baskı altına alan, toplumu nefessiz bırakan bir rejim mimarisi üretmiştir. Kürt kentlerine dönük yıkım operasyonlarından HDP’ye yönelik kapatma ve tutuklama furyasına, kayyumlar rejiminden kültürel imha politikalarına kadar geniş bir bastırma siyaseti sürmektedir. Ancak tüm bu baskılara karşın Kürt halkının özgürlük talebi ortadan kalkmamış; tersine yeni biçimler, yeni mecralar aramaya başlamıştır. Bastırma siyaseti çözüm değil; krizi daha da derinleştirmiştir.
PKK ve ETA İki Farklı Tarih, İki Dönüşüm Pratiği
PKK’nin 2025 itibarıyla önce ateşkes ilan etmesi, ardından örgütsel fesih kararı alması yalnızca silahlı mücadelenin değil; aynı zamanda Kürt ulusal hareketinin tarihsel formunun dönüşüme uğradığını göstermektedir. Bu gelişme, basit bir geri çekilme ya da yenilgi olarak değil; yeni bir siyasal momentin ve yeniden kuruluş sürecinin ilanı olarak okunmalıdır. Kürt hareketi, silahlı mücadele biçiminden siyasal hegemonya arayışına dayalı yeni bir mücadele hattına yönelmektedir.
Bu bağlamda ETA deneyimiyle kurulan karşılaştırmalar öğretici olabilir.........
© Yarın Haber
