menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Karanlık Kentler

5 0
previous day

Karanlık Kentler. Devletin Gölgesi, Sokak Cinayetleri ve Mafya İttifakı

Türkiye’nin yakın tarihine bakıldığında, sokaklarda, gözaltı hücrelerinde ve politik mücadele alanlarında gerçekleşen faili meçhul cinayetler yalnızca bireysel trajediler değil; sistematik devlet şiddeti ve mafya ittifaklarının ürünü olarak ortaya çıkar. Devletin kontrgerilla yapılanmaları, istihbarat birimleri, polis güçleri ve sivil faşistlerle kurduğu örtülü işbirlikleri, toplumsal muhalefeti sindirmek ve sokakları iktidarın kontrol alanına çevirmek amacıyla sürekli bir güç mekanizması olarak işlev görmüştür.

Musa Anter’den Hakan Tosun’a uzanan zincir, yalnızca bir dizi trajediyi değil; devletin şiddeti kurumsallaştırma biçimini ve sokakları kendi iktidar sahası hâline getirme yöntemini de gözler önüne serer. Faili meçhuller, kontrgerilla cinayetleri, polis ve sivil faşistlerin birlikte gerçekleştirdiği linçler, devletin rutin şiddet pratiğinin ayrılmaz parçalarıdır. Bu sistem, toplumsal hafızayı susturmak, muhalifleri sindirmek ve direnişi kriminalize etmek için sürekli olarak devrede tutulur. Sokaklar artık yalnızca fiziksel yollar değil; devletin iktidar ve şiddet gölgesiyle şekillenen politik kontrol alanlarıdır.

Musa Anter- Devletin Sessizliği

1992 yılında Kürt halkının kültürel ve politik hakları üzerine çalışmalar yapan Musa Anter, bir suikast sonucu yaşamını yitirdi. Bu cinayet yalnızca bir gazetecinin öldürülmesi değildir; Kürt halkının örgütlü hafızasına yönelik bilinçli ve planlı bir saldırıdır. Devletin kontrgerilla ve istihbarat bağlantıları, Anter’in hedef alınmasında belirleyici rol oynamış ve bu cinayet, devletin gölgesindeki politik hedeflerin sokakta görünür hâle gelmesine yol açmıştır.

Anter’in ölümünün ardından yürütülen soruşturmalar, devletin faili meçhul geleneğini ne kadar sistematik biçimde sürdürdüğünü açıkça göstermiştir. Mahkeme süreçleri uzun, eksik ve göstermelik yürütülmüş; sorumlular ya affedilmiş ya da sembolik cezalarla serbest bırakılmıştır. Bu durum, devletin yalnızca şiddeti uygulamakla kalmayıp, aynı zamanda adalet mekanizmalarını da kendi çıkarları doğrultusunda manipüle ettiğini göstermektedir.

Musa Anter’in yaşamı ve mücadelesi, sonraki nesiller için hem uyarı hem de direnişin simgesi olmuştur. Bu trajedi, devletin Kürt halkına yönelik sistematik baskısını ve muhalefeti kriminalize etme stratejisini tarih sahnesine kazıyan bir dönemeçtir.

Uğur Mumcu-Kalem ve Mafya Arasında

1993’te araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, Türkiye’de mafya, silah kaçakçılığı ve devlet bağlantılarını deşifre eden yazıları nedeniyle evinin önünde bombalı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Mumcu’nun öldürülmesi, devletin resmî ve gayriresmî güçlerinin toplumsal muhalefeti susturmak için nasıl ittifaklar kurduğunu gözler önüne serdi.

Bu olay, Türkiye’de devletin mafya ile kurduğu örtülü iş birliklerinin en görünür örneklerinden biridir. Polis ve istihbarat birimleriyle mafya örgütleri arasındaki ilişki, muhalifleri hedef almayı kolaylaştırmıştır. Mumcu’nun kalemi, devletin karanlık güçlerini açığa çıkarırken, kendisi sistemin en görünür hedefi hâline gelmiştir.

Soruşturma süreçlerinin yavaş ve eksik........

© Yarın Haber