Filizlenen Umut, Direnen Kadınlar
Oysa, toprağı yararak tohumdan yükselen filizler göğe uzanmak, çiçeklenmek istiyor.
Hiçbir kuraklık, boran, kar bunu engelleyemeyecek. Kadınlar başaracak!
Çünkü toprağa düşen, meydanlarda kök salan nice genç feministler var.
Yanı başlarında, sıradağlar gibi dizilmiş; birbirine kenetlenmiş kuşaklarcası bir güç var.
Ki o topraklar erkek şiddetiyle öldürülen kadınların; özgürlük ve eşitlik için cenge tutuşmuş insanların kanlarıyla sulanmıştı.
Kadınlar fikrini beyan ettikçe, özgüven kazandıkça ve eşitsiz hayatlarını sorgulamaya başladıkça hedef alındılar. Daha çok eğitim aldılar, çalıştılar, mücadele ettiler. Buna karşılık erkek şiddeti de devlet şiddeti de artmaya devam etti. Şiddeti bir bütün olarak kastediyorum: Ekonomik, psikolojik, cinsel, dijital ve fiziksel. Her biri politik alanda dizayn ediliyor, politik öznelerin adımlarıyla şekilleniyor. Tüm bu şiddet biçimleriyle kadınların davranışları, tutumları belirleniyor. Sosyoekonomik alanda, üretkenlik için “atıl” ve “ikincil”; üreme için “aktif” ve bakım için “birincil” roller kadınlara yükleniyor. Oysa, klasik basmakalıp cinsiyet rolleri de dünyanın düz olduğuna dair iddia gibi birer birer yıkılıyor.
Kadınları eski rollerine hapsetmeye çalışan iktidar, bunu yasalarıyla ve uygulamalarıyla açıkça gösteriyor. Bu iklimde erkekler, üstün erkekliklerini geri kazanmanın hıncıyla; “dili uzayan”, “aklının ermediği işlere karışan”, “sözden çıkan” kadınlara haddini bildirmeye kalkıyor. Kadın cinayetleri, bu “had bildirme”nin; şiddet ise kadınlara çizilmek istenen hududun adı oluyor. 2024, kadınların en çok öldürüldüğü yıl oldu. Hemen ardından, siyasi iktidar 2025’i “Aile Yılı” ilan etti. Bu ilan, yalnızca bir sembol değil. Eylem planlarından torba yasalara kadar uzanan bir “ders müfredatı” haline getirildi.
“Aile Yılı” ile:
● Kadınlar kamusal alandan ev içine,
● Yalnızca çocuk doğurmaya ve bakım vermeye,
● Düşük ücretli ve güvencesiz işlere,
● Genç kadınlar ise aile zincirlerine,
● Tüm kadınlar erkeğe itaate hapsedilmek isteniyor.
Kadınların özgürlüğü, aile adı altında yeniden sınırlandırılmak isteniyor.
Ülkede yaşanan tüm iktisadi ve demokratik gerilemeler, kadınların hayatlarını derinden etkiliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden imza geri çekildi. Seçilmiş belediye başkanları tutuklandı, yerlerine kayyımlar atandı. Ekonomik kriz derinleşti. Hukuk yok sayıldı. Anayasa açıkça çiğnendi. Diploma iptalleri yaşandı. Her biri tek başına bile kadınları etkileyen ciddi kırılmalar yarattı.
Özellikle son dönemde, şiddet faillerine uygulanmayan cezaların, hakkını arayan gençlere........
© Yarın Haber
