Sovyet Kızıl Ordusu Anadolu’ya girecek miydi?
Yıldırım Koç yazdı…
“Sovyet Rusya, Türkiye’yi İşgal Etmeyi Düşündü mü? (“Devrimi Süngünün Ucunda Taşımak” Tartışmaları)” yazımda (14 Ağustos 2024) Sovyet Rusya’daki önemli bir tartışmaya dikkat çekmiştim. Türkiye’de daha önce hiç tartışılmayan konu, Kızıl Ordu’nun başka bir ülkeye müdahalesiyle “Sovyet sosyalist cumhuriyeti” kurulmasıydı. Bu konu ilk kez 4-12 Kasım 1918 tarihlerinde Moskova’da gerçekleştirilen Doğu Halkları Komünist Örgütleri Birinci Tüm Rusya Kongresinde ortaya atılmıştı. Ünlü Sovyet Kızıl Ordusu mareşali Mikhail Nikolaevich Tukhachevsky de “dışarıdan devrim” anlayışını daha kapsamlı bir biçimde formüle etmişti.
Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı’nın ilk yılında çok büyük sıkıntılar yaşanıyordu.
Sovyet Rusya ile resmi temasların başlatılmasında dönüm noktalarından biri, Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ni temsilen bir heyetin Moskova’ya gitmesiydi.
Feridun Kandemir’in Atatürk’ün Kurduğu Türkiye Komünist Partisi ve Sonrası (Yakın Tarihimiz Yayınları No.5, İstanbul, 1966) kitabında anlatıldığına göre, Hariciye Vekili Bekir Sami Bey ve İktisat Vekili Yusuf Kemal Bey, Sovyet Rusya’ya gidecekti. Kendilerine, yapılacak “müzakerelere esas olmak üzere” “direktif niteliğinde bir talimat” verildi. Bu talimat, Mustafa Kemal Paşa ve Yusuf Kemal Bey (Tengirşenk) tarafından hazırlandı. Bu talimatta Sovyet Rusya’dan istenenler şu şekilde ifade ediliyordu: “M.5. Dışarıdan yapılacak yardım, para, harp vasıtaları, fenni vasıtalar ve lüzumunda askeri kıtalardır.” (Kandemir,1966;44-45)
Bu talimat Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde de bulunmaktadır. 8 Mayıs 1920 tarihli “Ruslarla Olacak Karşılıklı Münasebetler Hakkında Moskova’ya Gidecek Heyete Talimatname”deki ifade şöyledir: “M.6. Hariçten yapılacak yardım: Para, harp vasıtaları, fenni vasıtalar, lüzumunda askeri kıtalar” (ATABE, Cilt 8, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2002,s.182-183)
Diğer bir deyişle, Büyük Millet Meclisi Hükümeti, 8 Mayıs 1920’de, Sovyet Rusya’dan “lüzumunda” Anadolu’ya asker göndermesini talep ediyordu. Bu tarihte Yunan ordusunun ilerlemesini zorlaştıran milis güçlerinin dışında askeri güç yoktu; düzenli ordu henüz kurulamamıştı. Çaresizlik içinde, “lüzumu halinde” yabancı asker bile isteniyordu. 27 Nisan 1920’de Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’a girmesi belki bir örnekti.
Mustafa Kemal Paşa, 29 Mayıs 1920 günü Meclis’in gizli oturumunda yaptığı konuşmada da “dışarıdan kuvvet” ihtimalinden söz etti:
“Mevcudiyetimizin muhafazası ve milli emellerimizin temini için hakiki dayanak noktasını hariçte değil, dahilde kendi vicdanımızda bulmak prensibini Heyeti İcraiye kabul etmiştir. Çünkü kendi kuvvetimizi nazarı dikkate almaksızın hariçten, şuradan buradan gelecek kuvvetlere dayanarak emel takip edersek ve o kuvvetten ve imdattan yardım da gelmezse hayal kırıklığına uğrarız.
“Bunun için, önce kendi kuvvetimize ehemmiyet veriyoruz. Fakat kendi kuvvetimize, düşmanlarımızın adedinin çokluğunu nazarı dikkate alarak kuvvet ilave etmek bir farzdır. Bu sebeple bittabi Doğu’dan gelmesi muhtemel olan olumlu kuvvetlere iltifat edeceğiz. Ancak bu noktada iki yönü birbirinden ayırmak lazımdır. Biri Bolşevik olmak, diğeri Bolşeviklik Rusya’sıyla ittifak etmek. Biz Heyeti İcraiye, Bolşevik Rusya’sıyla ittifak etmekten bahsediyoruz. Yoksa Bolşevik olmaktan bahsetmiyoruz.” (ATABE,C.8,2004;257-258)
Mustafa Kemal Paşa, 8 Temmuz 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Azerbaycan’dan gelmesi tartışılan kuvvetler konusunda aşağıdaki değerlendirmeyi yaptı (sözü edilen birlikler büyük olasılıkla Azerilerdi):
“Efendiler; Azerbaycan’dan buraya bazı kuvvetlerin geleceğinden bahsolununca, ne lüzumu var, biz kâfi kuvvetlere sahibiz zemininde bazı sözler söylendiğini işittim. Yüksek heyetinizce malumdur ki, bizim hepimizin ve Heyeti İcraiye’mizin takip ettiği düstur, kendi maksadımızı, hayatımızı, şerefimizi kendi kuvvet ve mevcudiyetimizle kurtarmak ve temin etmektir. Fakat mevcudiyetimize tasallut eden bütün Batı âlemi, Amerika da dahil olduğu halde, tabiatıyla azim bir kuvvet teşkil ediyor. Biz de şüphesiz esasta yalnız kendi kuvvetimize dayanmakla beraber, bizim hayatımızla alakadar olan bütün kuvvetlerden azami derecede istifadede kusur etmeyeceğiz ve böyle bir kuvveti reddetmek bittabi doğru bir şey değildir. Gelmekte olduğundan bahsedilen kuvvet ise, bizim kuvvetimizi pek çok artırmaz. Fakat yalnız Doğu ve İslam âleminin mukadderatımızla ne kadar yakından alakadar olduğunu göstereceği için bizce kıymetlidir. Bilhassa bu bakımdan, gelecek olan kuvvetin -ki belki daha çok kuvvetlerin öncülüğünü teşkil eder- özel bir kıymeti vardır.” (ATABE,C.9,2002;28-29)
Ancak Büyük Millet Meclisi Hükümeti güçlenince ve Sovyet Rusya yanlısı komünistlerin Anadolu’daki faaliyetleri ve İttihatçılarla yakın ilişkileri öne çıkınca, asker yardımı konusundaki ilk tavır değiştirildi.
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi’nin 14 Ağustos 1920 tarihli toplantısında yaptığı konuşmada Kızıl Ordu birliklerinin Anadolu’ya girmesi konusunda çok açık ve net bir tavır ifade etti. Bu konudaki görüşme aşağıda sunulmaktadır:
“İsmail Suphi B. (Burdur): Paşa Hazretleri birinci sorum, bizim kuvvetler Rus kuvvetleriyle ittifak edeli epeyi zaman olmuştur. O zamandan beri o kuvvetlerin buraya celbi düşünülmüş müdür, böyle bir teşebbüse lüzum var mıdır?
“Mustafa Kemal Paşa: Neden dolayı böyle bir teşebbüs yapalım? Böyle........© Veryansın TV
visit website