menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Sayın Başkan, işi bitir’: Oryantalizm, emperyalizm, din ve Ortadoğu’daki yeni yangın

26 0
23.06.2025

Şahin Filiz yazdı…

İsrail hükümeti, Tel Aviv’in merkezi yerlerine “Sayın Başkan, işi bitir” afişleri asarak Trump’a çağrıda bulundu ve Trump, İran’ın Fordov, Natanz gibi nükleer çalışma merkezlerini vurarak bu çağrıya olumlu yanıt verdi ve savaşa fiilen girmiş oldu.

13 Haziran 2025 sabahı, İsrail Hava Kuvvetleri’nin İran’a karşı başlattığı geniş kapsamlı hava saldırısı, Ortadoğu’yu savaşın eşiğine getirdiğini açıkça ortaya koydu. “Yükselen Aslan” adı verilen bu operasyonda, yaklaşık 200 savaş uçağı, beş dalga halinde İran genelindeki 100’e yakın hedefi vurdu. Vurulan hedefler arasında nükleer tesisler, balistik füze rampaları, radar sistemleri ve hava üsleri yer alıyordu. İsrail, bu saldırıyla eşzamanlı olarak Şiraz, Tahran, Tebriz ve Kirmanşah gibi şehirlerdeki stratejik altyapıyı da hedef aldı. İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarından General Hüseyin Emir Abdullahiyan, Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade bu saldırılarda öldürüldü. Ayrıca İran’ın nükleer programında görevli bazı bilim insanları da bu saldırılarda katledildi.

İran, bir gün sonra füze ve İHA saldırılarıyla misillemede bulunarak Tel Aviv, Hayfa, Kudüs ve Beerşeva gibi şehirlerdeki stratejik hedefleri vurdu. Bu gelişmeler, bölgede zaten mevcut olan yüksek gerilimi topyekûn bir savaşa dönüştürme potansiyeli taşıyor.

Türkiye’de ise bu gelişmeler büyük bir dikkatle ve yoğun bir ilgiyle izleniyor. Sosyal medya ile yazılı ve görsel basın, bu çatışmaya odaklanmış durumda. Ancak kanaatimce bu yoğun ilgi, bazı açılardan maksadını aşan, yanıltıcı ve asıl odaklanılması gereken noktaları gözden kaçıran bir nitelik taşıyor. Bu değerlendirmemin gerekçelerini aşağıda detaylandıracağım. Ancak öncelikle, mevcut çatışmanın arka planını daha iyi anlamak için başlıkta geçen Oryantalizm, emperyalizm ve dinî manipülasyon gibi tarihsel stratejilerin günümüzdeki yansımalarına değinmek gerekiyor.

Batı emperyalizmi, sömürgeleştirmeyi hedeflediği topraklarda kalıcılığını sağlamak amacıyla, hedef toplumların dini inançlarını, dillerini, tarihlerini, kültürlerini, etnik yapılarını, coğrafi ve fiziki özelliklerini derinlemesine analiz etmek üzere kapsamlı akademik ve istihbari yatırımlar yapmıştır. Bu çalışmalarla, sömürgeleştirdiği yerel kültürlerin derinliklerine, tabiri caizse kılcal damarlarına dek nüfuz etmeyi başarmıştır. Emperyalizmin bu öncü keşif ve analiz faaliyetleri, özellikle İslam ve Doğu dünyası söz konusu olduğunda, “Oryantalizm” olarak adlandırıla gelmiştir. Emperyalizmin bir aracı ve entelektüel aygıtı olarak işlev gören Oryantalist girişimin en kritik stratejilerinden biri; dönüştürmeyi ve kontrol etmeyi amaçladığı toplumun kültürel arkeolojisini titizlikle ortaya çıkarmak, hatta bazen bulunan kültürel “fosillerden” yola çıkarak o toplumun “DNA’sını” belirlemek ve bu DNA temelinde, “nesli tükenmiş” kimlikleri kendi stratejilerine uygun biçimde “canlandırmak” olmuştur. Bu kültürel, dilsel ve dinsel yeniden inşa süreci, tarih boyunca çeşitli coğrafyalarda farklı biçimlerde uygulanmıştır.

Nitekim Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılda “Hasta Adam” olarak anıldığı ve dağılma sürecine girdiği dönemde, Batılı güçler bu “kültürel yeniden canlandırma” ve “milli kimlik inşa etme” stratejisini önce Balkanlar’daki Slav milletlerine (örneğin Sırplar ve Bulgarlar), ardından Yunanlara (Megali İdea’yı destekleyerek) uygulamıştır. Daha sonra Arap coğrafyasındaki farklı gruplar (Lawrence’ın Arabistan’daki faaliyetleri gibi), Ermeniler (özellikle Doğu Anadolu’daki bağımsızlık veya özerklik talepleri) ve Kürtler (çeşitli aşiretler ve entelektüel çevreler........

© Veryansın TV