Okyanuslarda yalnız kalmış bir Türk: Erden Eruç
Cem Gürdeniz yazdı…
Dünya gerek keşifleri gerekse icatları maceraperestlere borçludur. Maceraperest bilinçli ve sürekli olarak yeni, sıra dışı, riskli veya tehlikeli deneyimlere yönelir. Bu kişiler keşfetmeye açık, yeni deneyimlere istekli cesur ama bilinçli kişilerdir. Risk alırlar ancak aldıkları risk, akıl, bilim, tecrübe ve olanaklar ile uyumludur. Maceraperestlik kişisel tutum ve tipik bir liderlik ve karakter özelliği ile ortaya çıkar. 15.yüzyılda başlayan keşifler ve icatlar tarihi içinde denizcileşen toplumlar sayısız maceraperest çıkardılar.
15.yüzyılda Avrupalı Denizciler koyu Katolik dinci taassuba rağmen bilinmeyeni keşfetme, yeni topraklar ve zenginliklere erişim gibi motivasyonlar ile hareket ederek ufkun ötesine ilerlediler. Başarıları sonuçta zenginlik ve güç getirdiği için devlet ve kilise erki tarafından da desteklendi. Rönesans ve reform sonrası batıda bireycilik ve bireyci düşünce üzerinden kişisel keşif ve özgürlük arayışı ile risk alma öne çıktı. ‘’Kendi kaderini kendin yaz’’ fikri sadece maceraperestliği değil aynı zamanda girişimciliği de geliştirdi. Aslında ufkun ötesine gitmeyi, dağların yamaçlarını aşmayı, zirvelere erişmeyi, yenilik aramayı, daha iyiye erişmek için bilgiye, tecrübeye, akla ve dayanma gücüne bağlı şekilde meydan okumayı içeren maceraperestlik olmasa acaba insanlık bir adım ilerler miydi? Kristof Kolomb, Vasco da Gama, Macellan, James Cook, Darwin, Scott, Shackleton, Amundsen aslında birer maceraperest değiller miydi? Aya ayak basmak tam anlamı ile bir macera değil miydi? Maceraperestlerin gerek doğa koşullarını gerekse icatlar alanında mevcut ekonomik koşulların zorlaması ve sonunda büyük maddi ve manevi kazançlar elde etmeleri gelecek kuşaklara örnek teşkil ederek onların da macera riskini göze almalarını sağladı. Örneğin İngiltere’de sırf bu nedenle okullarda macera eğitimi (adventure training) halen müfredatlarda uygulanıyor. Fransız pilot ve çöl gezgini Antoine de Saint Exupery ‘’ben tehlikenin içinde bir savaşçıydım’’ diyor. Tehlikeli ve zorlu işleri başaran bu tür insanlar, toplumun büyük çoğunluğu gibi heyecan aramayan, macerayı düşleyemeyen, hesaplı risk bile alamayanlar için ilham kaynağı oluyor. Onlar sayesinde kendilerini daha farklı ve daha iyi hissediyorlar. İnsanın dayanma gücünün fiziksel ve duygusal sınırlarını zorlayan ve başaran bu insanlar hepimize zor zamanlarda dayanma gücü ve ilham veriyor. Belki de kaderin çağrısına yanıt veren ve ölüm olasılığı dahil olmak üzere gerçek ve katıksız tehlikeler ile yüzleşmeye cesaret eden bu kahramanların sunduğu dersler, bizi hayata daha çok bağlıyor ve mücadele yeteneğimizi artırıyor.
18.yüzyıldan itibaren tüm sanayi devrimlerinin Avrupa ve ABD’de yaşanması batıda teknolojik gelişmeler sayesinde daha uzaklara, daha yükseklere ve önceden denenmemiş pek çok yere gitme olanağını doğurdu. Kısaca sınırları zorlama ve sınırlara dayanma (frontier) kavramı hızla gelişti. 19.yüzyıldan itibaren batı edebiyatı, çizgi romanlar, oyun kültürü ve özellikle sinemanın günlük hayata girmesi ile maceraperest bireylerin kahramanlaşması ortaya çıktı. Doğal olarak merkantilizmden kapitalizme geçen ve daha sonra emperyalizm aşamasına geçen sömürgeci batı toplumları zenginliğin vatandaşlarına sağladığı ortamda onların maceraperest olmasını teşvik etti. Devletler, maceraperestler üzerinden hem prestij hem güç kazandı. En azından onları önlemediler. Bu sayede batılı maceraperestler, Afrika’dan Himalayalar’a, kutuplardan Ay’a kadar ilerleyebildi. Bugün Mars’a ve diğer gezegenlere gitme maceraperest ruhun sınırıdır. Doğu özellikle İslam toplumlarında buna karşılık itidalli olmak, riskten kaçmak, kanaat etmek, istikrarı korumak öne çıktı.
Ülkemizde gerek maceraperest gerekse maceracılık tarih boyunca daima yerici bir şekilde kullanılmıştır. ‘’İcat çıkarma’’ ya da ‘’maceraya atılma’’ gibi tavsiyeler günlük yaşamın parçasıdır. Ancak her şeye rağmen Türk insanı cumhuriyet ile nüfusunun çoğunluğu İslam inancına bağlı olan diğer ülkelerle kıyaslanmayacak derecede maceraperest değerler çıkarmıştır. Başta dağcılık ve zorlu kara rallileri olmak üzere başarılı pek çok sporcumuz vardır. Ancak sayıları yetersizdir. Neden bizden yeterince maceracı çıkmıyor? Neden çıkanları unutuyor veya önemsemiyoruz? Neden deniz ve denizcilik alanında bu sayılar nüfusumuza ve kıyı şeridinde yaşayan nüfusa oranla çok azdır? Bugün özellikle deniz ve denizcilik alanında ufkun ötesine her tür koşulları zorlayarak gidebilen, risk alan denizci sayısı çok azdır. Bunun bir nedeni de devletin denizci olmaması nedeniyle kamuoyunun bu alanlara merak duymamasıdır. Zira devlet denizci olmadan halk denizci olmaz. Bu durum beni şaşırtıyor mu? Hayır. Cumhuriyetin ilk amatör denizcisi Mustafa İhsan Denizaşan’ın 1932 ile 1936 yılları arasında tek başına 5 metrelik branda kaplı motorsuz bir yelkenli sandal ile yaptığı Akdeniz ve Atlantik seyri de onu gazete manşetlerine taşımamıştı. Değil sponsor bulmak, teknesini bile kendi mütevazi birikimi ile galvaniz çubuklar ve brandadan yapmıştı. Aradan geçen 80 yılda kimse onun hatıratını bile kitaplaştırmadı. Denizaşan, gelecek nesilleri açık denize çekecek örnek bir amatör denizci rolünde halka anlatılamadı ve öğretilemedi. Ardından 1965-68 arasında telsizi ve tuvaleti bile olmayan 10 metrelik Kısmet yelkenlisi ile dünyayı dolaşan tarihimizin en büyük amatör denizcisi Sadun Boro ise Hürriyet Gazetesi ve Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran sayesinde Türkiye’de tanındı. Yoksa ne devlet ne halk bu büyük denizciye ve eşi Oda Boro’yu tanırdı.
Amatör denizcilik tarihimizde İhsan Denizaşan ve Sadun Boro’nun göze aldıkları risk ve maddi manevi zorluk derecesini 2007 sonrası okyanus kürekçimiz Erden Eruç aldı. Türk denizciliğine büyük onur ve itibar getirecek başarılara imza attı. Erden Eruç en zoru başardı. Tek başına tüm okyanusları 7 metrelik kürekli teknesi ile geçti. 3 dağın zirvesine tırmandı. Erden Eruç, 64 yaşında. Karacı Kıbrıs kahramanı ve gazisi General Cemal Eruç’un oğlu. Çocukluğu babasının görevleri nedeniyle denizden uzak yerlerde geçmiş. Ancak içindeki denizci hep denizde kalmış. Deniz onu hep çağırmış. 2007 yazında kürek gücüyle dünya okyanuslarını tek........
© Veryansın TV
