Kılıçdaroğlu-İmamoğlu-Özel kavgası… CHP’nin 85 yıldır süren Altı Ok’tan kurtulma mücadelesi
Ahmet Müfit yazdı…
Aslında hikayenin başlangıcı olarak Atatürk’ün ölümü sonrası dönemi almak yanlış olmayacaktır. İnönü Vakfı’nın internet sitesinde yer alan, Dr. Erinç Erdal Yıldırım imzalı “Atatürk Döneminde Basılan Tarih Kitapları Ne Zaman ve Neden Kaldırıldı? – 1942” başlıklı yazı, Cumhuriyetin kuruluşu ve ideolojisini, Osmanlı dönemi batılılaşma çabalarına yani Tanzimat Fermanına/İkinci Meşrutiyet reformlarına bağlamaya, dolayısıyla başta devrimcilik, laiklik, devletçilik, milliyetçilik ve halkçılık olmak üzere bazı kesimler açısından sert önlemler almayı gerektiren devrimlerin, keskin yönlerinin törpülenmesi gerektiği net olarak ifade edilmektedir.
Söz konusu yazıdan alıntıladığım, “Atatürk döneminde rejimin sürekli tehlikede olduğu ve korunması gerektiği yönündeki yüksek kaygılar, dolayısıyla Cumhuriyet’e zarar verme olasılığı düşünülen kesimlere yönelik sert tutum ve davranışlar bu yıllarda azaldı ve devrimin sağlamlığına duyulan güven arttı. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, bu yıllar bir ‘konsolidasyon dönemi’ olarak da tanımlanabilir” şeklindeki sözler, o dönem yaşananları bütün açıklığıyla ortaya koyuyor aslında.
Bu noktada hemen sorulması gereken iki soru da net olarak ortaya çıkıyor. Birinci soru, söz konusu makalenin yazarı, Atatürk döneminde rejimin sürekli tehlikede olduğu ve korunması gerektiği yönündeki yüksek kaygılar nedeniyle – bahsedilen bu kaygılar, Menemen’den, Şeyh Sait isyanından ders almış Atatürk’ün, devrimlerle şekillendirilmiş Cumhuriyeti koruma hassasiyetidir- , Cumhuriyet’e zarar verme olasılığı olduğu düşünülen ve bu nedenle kendilerine karşı sert tutum ve davranış takınılan kesimler diyerek kimleri kastediyordu? İkinci soru bu sorunun devamı. Kimlere, hangi kesimlere yönelik sert tutum ve davranışları İnönü zamanında nasıl yumuşatıldığı?
Her iki sorunun da yanıtı için bakılması gereken yer, söz konusu dönemin doğrudan tanıklarından biri olan Orhan Veli Kanık ve arkadaşları tarafından yayınlanan Yaprak Gazetesi’nin, Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 seçimlerinin hemen ertesinde yayınlanan 26. sayısında, “Seçimler Bitti” başlığıyla, bizzat Orhan Veli tarafından kaleme alınan yazı. Yazı, şu şekilde; “Seçimler bitti. Demokrat Parti, Halk Partisini büyük bir bozguna uğrattı. Oysaki Halk Partisi halkı kazanacağını umarak, fikirleriyle, prensiplerinden son zamanlarda ne fedakarlıklar etmişti. Bütün yayınlarına göz yumulan din dergileri, okullara konan din dersleri, yeniden açılan İlahiyat Fakülteleri, İmam, Hatip Kursları, türbeler, şahsi sermayeye sağlanan imtiyazlar, her tür irticaa tanınan haklar… Hiçbiri, hiçbiri kar etmedi. Zavallı Halk Partisi!”
O dönem olanı biteni yani Altı Ok’un, dördü olan devrimcilik,devletçilik, milliyetçilik ve laiklik ilkelerinden nasıl vazgeçilmeye başlandığını çok net şekilde ortaya koyan söz konusu yazının işaret ettiği bir diğer gerçek, İsmet İnönü dönemi CHP’sinin, iktidarda kalmanın yolu olarak, “devrimlerle tasfiye edilmek istenilen eskiye dair kalıntılara, yanlışlara hoş görülü olmayı, onları içine almayı seçtiği.
Sanki emperyalizmin oyuncağı din tacirleri, toprak ağaları, eskinin dışarıya bağımlı ekonomisinden nemalanan işbirlikçi tüccar kesimi tasfiye edilmiş ve yeni cumhuriyet devrimlerle vücut bulan yeni nitelikleriyle tam olarak kurumsallaşmış gibi bir vurdumduymazlığın eseri olan bu sürecin doğal sonucu, Cumhuriyet devrimlerinin doğrudan karşıtı olan Demokrat Parti’nin (DP), iktidara gelmesi oldu.
CHP iktidarı kaybetti, kaybetmesine ama Altı Ok’tan kurtulma mücadelesine yani Şeyh Saitlere, Din........
© Veryansın TV
