‘Demokrasi’ / ‘Cumhuriyet’
Ahmet Müfit yazdı…
Çok kısa olarak “cumhuriyet” kavramının esasını, ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu, egemenliği doğrudan kendisi ya da seçilmiş temsilcileri eliyle kullandığı bir idare şekli ve toplumda ayrıcalıklı sınıfların olmaması olarak açıklamak mümkün olduğu gibi, Fransız Devriminin sloganı, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” idealiyle/hedefiyle de açıklamak mümkün.
Ancak sanırım en güzel açıklama, Cumhuriyeti “kimsesizlerin kimsesi” diyerek tanımlayan, Yeni Cumhuriyeti, devrimlerle tam da bu hedefe uygun olarak yapılandıran Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ünki.
Tam da bu nedenledir ki, Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu, devrimlerle şekillendirdiği cumhuriyet, vatandaşlarını etnik ya da dini kimlikleriyle tanımlamayan, Belediye Meclis adaylarını, şecaat arz edeyim derken sirkatin söyleyen Veli Ağbaba’nın dediği gibi etnik kimliği Kürt ya da Türk olduğu için değil, liyakatlerine bakarak seçen bir Cumhuriyettir.
Tam da bu nedenle, Sırrı Süreyya Önder’in, “Allah, her alandan haşa silinirken, devlet kendisini Allah’ın yerine koymuş ve kendisine karşı işlenen suçlar için kendisini Allah ile bir tutup had çizmiştir.” diyerek, dini kuralların toplum yaşamına esas olmasını da olumlayan gerici, anti laik ve tabiî ki iftira atan, gerçekleri çarpıtan söylemlerine karşın, bu ülke halkını, etnik ve dini kimliği ne olursa olsun cumhuriyetin eşit vatandaşları olarak gören, ama özellikle etnik ya da dini kimliğine bakmaksızın, güçsüzün, kimsesizin devleti olduğunu ifade eden bir Cumhuriyettir.
Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu, devrimlerle şekillendirdiği Cumhuriyet, tam da bu nitelikleri nedeniyle, kurulduğu günden itibaren, Cumhuriyetin ilanı ile ayrıcalıklarını kaybeden iç ve dış güçlerin hedefi olmuştur. Tam da bu nedenle, din tacirlerinin, savaş zamanları vatandaşın toprağına çökmüş toprak ağalarının, geçmişte ekonomik ve sosyal konumları nedeniyle güç sahibi olup, Yeni Cumhuriyetin efendisi, kimsesizi,........
© Veryansın TV
