THK: Tarihten bugüne uzanan bir yol ayrımı
Çocukluğumda kurban bayramlarının değişmez bir geleneği vardı: Kurban derileri, Türk Hava Kurumu’na bağışlanırdı. O zamanlar bunun ne anlama geldiğini tam olarak bilmesek de, THK'nın "göklere dair" bir şey olduğu anlayabiliyorduk. Zamanla büyüdük ve o bağışların, bir kurumun ayakta kalabilmesi için toplumsal dayanışmanın bir parçası olduğunu fark ettik.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, Türk Hava Kurumu'nun o güçlü toplumsal ve stratejik anlamını büyük ölçüde yitirmiş olduğunu görüyoruz. Bir zamanlar yerli havacılığın öncüsü olan, kamuoyunda saygın bir yeri bulunan kurum, kayyum yönetimiyle, mali sorunlarla, taşınmazların satışı gibi çeşitli iddialarla gündeme geliyor ve her orman yangınında tartışmaların odağında yer alıyor.
Kuruma 2019 yılında, mali yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle mahkeme kararıyla kayyum atandı. O tarihten bu yana THK, idari açıdan geçici bir yönetimle, mali açıdan ise ciddi bir borç yükü altında faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyor...
Özellikle yangın söndürme uçakları konusu, kamuoyunda sembolik bir kırılma noktası haline geldi. THK'nın filosunda bulunan ve yıllar boyunca başarıyla kullanılan Kanada üretimi CL-215 tipi üç yangın söndürme uçağı, hâlen Orman Genel Müdürlüğü'nün koordinasyonunda, takviye kuvvet olarak görevlendiriliyor. Ancak bu uçakların sayısı ve etkinliği, Türkiye gibi geniş orman varlığına sahip bir ülkenin ihtiyacını karşılamaktan uzak. Üstelik bakım, teknik yeterlilik ve görev süreleri hakkında çelişkili bilgiler, kuruma dair soru işaretlerini artırıyor.
Kısacası, bugün Türk Hava Kurumu'nun yangın söndürme faaliyetlerine katkısı sınırlı; mevcut etkisi daha çok sembolik düzeyde. Buna rağmen her yangın sezonunda kurum, hem yüksek........
© tv100
