menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sömürge mirasından nükleer caydırıcılığa

14 0
10.05.2025

1947 yılı, dünya tarihinin en büyük ve en kanlı göçlerinden birine sahne olmuştu. İngiltere, yaklaşık iki yüzyıl boyunca sömürgesi olarak yönettiği Hindistan’dan çekilirken ortaya çıkan iki devletli yapı (Hindistan ve Pakistan), tartışmalı bölge olan Keşmir’in statüsünü çözümsüz bırakmıştı.

İngiltere, “böl ve yönet” (divide et impera) sömürge anlayışıyla hükmettiği topraklarda ayrılığı kalıcı kılmak için planlı bir şekilde hareket etti. Yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada bir arada yaşamayı başarmış Hindu ve Müslüman toplulukları, İngiliz yönetimi altında sistematik biçimde ayrıştırıldı.

İngiltere, bir taraftan Müslümanların ayrı bir ülke kurmasını destekleyerek Pakistan’ın oluşmasına zemin hazırlarken, diğer taraftan Hindistan’da çoğunluğu oluşturan Hinduların siyasi üstünlüğü meşrulaştırıldı. Bu süreç, görünürde bir “bağımsızlık” olarak sunulsa da gerçekte uzun vadeli etnik, dini ve jeopolitik çatışmanın temelleri atılıyordu.

İngiltere, sömürge politikalarında benimsediği “böl ve yönet” anlayışını Hindistan alt kıtasında da titizlikle uyguladı. İngilizler diğer ülkelerin haritalarına çizgi çekmeyi sever; bunu I. Dünya Savaşı’ndan sonra Orta Doğu’da yapmışlardı ve yıllar sonra benzer durumu Hindistan’da uyguladılar.

Bu oyunun en dramatik sahnesi ise Keşmir’de oynandı. Yaklaşık Türkiye’nin üçte biri büyüklüğünde bu stratejik bölgede nüfusun ’ı Müslüman olmasına rağmen İngilizler, buraya Hindu (prens) Hari Singh’i yönetici olarak bıraktı. O da Keşmir’in geleceğini halkın iradesine değil, kendi siyasi çıkarlarına göre belirleyerek, bölgeyi Hindistan’a bağladı.

Bu bölünmüşlük Hindistan ve Pakistan arasında yıllarca devam eden gerilimin, üç büyük savaşın, binlerce can kaybının ve........

© tv100