Sivas Kongresi: Yaşayan bir tarih
Türkiye gündemi, CHP’de baş gösteren kısır siyasi tartışmalarla, iç hesaplaşmalarla kilitlenmiş durumda. Parti içi hizipleşmeler ve yönetim krizi, CHP’nin adeta bir cadı kazanına dönmüş siyaset anlayışı ve bitmek bilmeyen kavgalar, sanıldığı gibi sadece CHP’ye zarar vermiyor, doğrudan Türkiye’nin siyasi iklimini de zehirliyor…
Bu durum, siyasal sistemin işleyişinde temsil boşlukları oluşturma ve ana muhalefetin enerjisinin kendi içinde tüketilmesine yol açmaktadır. Dahası, ana muhalefetteki bu karmaşa, iktidarın da kendi sorumluluk alanlarındaki temel meseleleri ikincil plana atmasına da zemin hazırlamaktadır. Zira sağlıklı ilerleyen bir demokraside güçlü iktidar, ancak güçlü ve yapıcı bir muhalefetin varlığı ile anlam kazanır.
Bunun yanı sıra, CHP’nin Atatürk’ün kurucu ilkelerinden ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden giderek uzaklaşması, yaşadığı krizi daha da derinleştirmektedir. Parti, kendi kimliğine yabancılaşarak giderek toplum nezdinde güven kaybına uğramakta; bu nedenle de ülke siyasetinde ihtiyaç duyulan etkili, çözüm üreten ve sonuç odaklı muhalefet görevini yerine getirmekte zorlanmaktadır.
Atatürk’ün “milli egemenlik, tam bağımsızlık ve halk iradesi” ekseninde şekillendirdiği kurucu çizgiden sapmalar, yalnızca CHP açısından değil, tüm siyasi partiler ve ülke adına da ciddi riskler barındırır. Türkiye’nin demokratik gelişimi, ekonomik yapısı, siyasal istikrarı ve milli iradenin güçlü bir şekilde tecelli etmesi, bu temel ilkelere sahip çıkılması ve korunmasına bağlıdır.
Sonuçta ortaya çıkan bu kısır döngü, ülkenin gerçek meselelerini gölgede bırakmaktadır. Oysa gündemin, parti içi siyasi, şahsi hesaplaşmalardan sıyrılarak; ekonomi, üretim, ihracat, hukuk, dış politika, uluslar arası ilişkiler,........
© tv100
