menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Orta Doğu’da nükleer tezatlar ve İsrail tehdidi  

14 0
19.06.2025

Ortadoğu’da kalıcı barıştan söz etmek, güç dengesi yok sayıldığında bir yanılsamaya dönüşür. Bu yanılsamanın en belirgin örneği ise İsrail’in bölgede kurduğu tek taraflı güvenlik hegemonyasıdır. İsrail, bölgedeki fiili nükleer güç olarak, nükleer silahlara sahip olduğunu ne açıkça kabul eder ne de reddeder.

Bu “belirsizlik siyaseti” altında yüzlerce savaş başlığına sahip olduğu herkesçe bilinen bir sırdır ve bu cephanelik, uluslararası denetimlerden muaf; çünkü İsrail, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na (NPT) taraf değildir.

İsrail’in, nükleer tekelini “savunma hakkı” adı altında kullanarak istediği ülkeye müdahale etme hakkını kendinde görmesi ve “kimse yapamaz ama ben yaparım” anlayışı, bölge için büyük bir güvenlik boşluğu ve egemenlik tehdidi anlamı taşımaktadır.

İran gibi ülkeler nükleer program geliştirmeye çalıştığında bu, uluslararası ambargolar ve yaptırımların gerekçesi haline gelirken; İsrail’in nükleer altyapısı gündem konusu dahi edilmez. Üstelik bu dengesizlik ve çifte standart bölgeyi her geçen gün daha fazla nükleer karşılık arayışına itmektedir.

Nükleer silah kimin elinde daha tehlikelidir: İsrail’in mi, İran’ın mı?

İsrail’in nükleer kapasitesinin, uluslararası denetime tamamen kapalı olmasıyla birlikte; Filistin, Gazze, Lübnan ve Suriye’de kurduğu tahakküm, sivilleri, çocukları, hastaneleri, okulları, mülteci kamplarını hedef alan orantısız güç kullanımı, yayılmacı politikaları ve soykırım uygulamalarıyla birleştiğinde, hiçbir uluslararası hukuk ve anlaşmayı tanımayan kontrolsüz bir........

© tv100