Çöküşün kıyısındaki Batı
Güvenlik, özellikle büyük şehirlerde şiddet olaylarının arttığı zamanlarda siyasetin en önemli argümanlarından birine dönüşür. İnsanlar, can güvenliğinin sağlanmasını, suçluların ağır cezalarla caydırılmasını ister. Ancak, bu tür taleplerin hukuki, etik ve toplumsal sınırları vardır. ABD Başkanı Donald Trump’ın, Washington DC’de cinayet işleyenler için idam cezası talep etmesi önerisi, bu sınırları tekrar gündeme taşıdı.
Bir üniversite kampüsünde, binlerce kişinin gözü önünde, tek bir mermi ile öldürülen bir isim: Charlie Kirk. Olayın üzerinden günler geçmesine rağmen saldırgan hâlâ yakalanamadı. Kullanılan profesyonel silah, saldırının soğukkanlılıkla planlanması, iz bırakmadan kaybolunması… Tüm bunlar, sıradan bir cinayetten ziyade “mesaj yüklü bir operasyon” ihtimalini güçlendiriyor.
Charlie Kirk, Amerikan muhafazakâr hareketinin en tartışmalı figürlerinden biriydi. Gençlik üzerinde etkisi büyüktü. Üniversite kampüslerinde kurduğu Turning Point USA aracılığıyla muhafazakâr, gelenekçi görüşleri yaymaya çalışırdı.
Trump’ın siyasi kampanyalarına verdiği açık destek ve Trump’la yakınlığı onu ABD’nin sağ kanadında parlayan bir yıldız haline getirdi. Medya görünürlüğü yüksekti: Sürekli televizyon programlarına çıkar, tartışmalı açıklamalarıyla gündem yaratır, sert polemiklere girer ve sıkça manşetlerde yer bulurdu. Bu da onu destekleyenleri kadar nefret edenleri de olan bir karaktere dönüştürdü.
ABD’nin en güvenlikli ve en büyük devlet üniversitelerinden biri, görece sakin bir kampüs olarak bilinen Utah Valley University’de açık hava etkinliğinde gerçekleşen bu cinayet, istihbarat düzeneği ile hazırlanmış bir operasyon izlenimi veriyor. Olay yerinde bırakılan silahın, iz sürmeyi zorlaştıracak şekilde terk edilmesi, suikastçinin eğitimli bir keskin nişancı olabileceğini düşündürüyor. Böylesi bir........
© tv100
