Kıymetini bilemediğimiz zenginliğimiz GİRESUN
Üç gün boyunca Giresun’da Yeşil Lezzetler Festivali’ndeydim. Giresun Turizm platformu tarafından, TÜRES Giresun Başkanı Şevket Alaeddinoğlu öncülüğünde düzenlenmiş bir etkinlik. Şehirdeki diğer kurumsal yapıların tamamı da Valilikten Belediyeye, ticaret odalarına, borsalarına kadar kadar destek vermiş etkinliğe.
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen gastronomi festivaline gitmek istememin üç nedeni vardı.
Birincisi İstanbul ve Ankara’nın sert siyasi ortamından ve çatışmalı zemininden uzaklaşıp, özellikle gastronomi ağırlıklı şenliklerine katılmak için Türkiye’nin çeşitli illerine kaçma arzusu. Geçtiğimiz aylarda da Şanlıurfa’daydık aynı nedenle. Çünkü her gittiğim şehirde siyasi iklim de insan ilişkileri de bambaşka. Her defasında anlıyorum ki kutuplaşma ve sert söylemler sanki yalnızca Meclis’te, televizyon ekranlarında, CHP mitinglerinde var, ülkemizin geri kalan kısmında bambaşka şeyler konuşuluyor. Giresun’da da aynını yaşadım.
İkinci neden, Samsunlu olduğum halde, utanarak söylüyorum 170 km mesafedeki Giresun’a hayatımda bir kez bile olsa gitmeyişim. Çok merak ettiğim bir şehirdi çünkü Giresun.
Üçüncüsü ise festivalin yapılış amacıyla aynıydı. Samsun’da yetişmiş olmanın damak tadımda bıraktığı iz Giresun lezzetleriyle aynıydı ve bu özlemimi giderme imkânı bulacaktım. Ve doğal olarak bu lezzetleri zaten bilmekte olan Giresunlularla buluşturan festivalin asıl amacı, yöresel lezzetleri Türkiye’ye tanıtmak amacıyla gazetecileri, gastronomi yazarlarını, ünlü şefleri ve sosyal medyada faaliyet gösteren influencer’ları davet etmişlerdi.
Bu yüzden de festivalin ilk günü bölgenin benim de tanıdığım tüm şifalı ve lezzetli otlarından biri olan ısırgan otu temalı bir yemek yarışması yapıldı. Dediğim gibi davetli ünlü şef ve gastronomi yazarları tarafından bu yemekler değerlendirilerek başarılı olanlara ödüller verildi.
Tanıtım önemli dediğimiz gibi. Önce Türkiye’ye, sonra da dünyaya. Giresun gastronomisi esasında Ordu’nunkinden, Samsun’unkinden bazı yemeklerle ayrılıyor olsa da toplamda tüm Orta Karadeniz bu şifalı otlarla yapılan yemekleri sürekli tüketiyor. Fasulye turşusunu soğanla ve tereyağı ile kavurup sabah kahvaltılarında yemek gibi farklı lezzet anlayışı var bölge insanlarının. Dediğim gibi ben de onlardan biriyim. İllere göre değişen adları olmakla birlikte Kaldırık otu, Sirken, Kırçan, bizim Pancar diye adlandırdığımız, çorbası, dolması, kavurması yapılan Kara Lahana, Yabani Turp Otu, Mendek, Pazı, Taflan ve Beyaz Kiraz’dan yapılan turşuların kavurması, Gazyek (Kazayağı otu), Kırçan (Dikenucu, merülcen, saparna isimleriyle de tanınır) gibi onlarca ot ve meyveden yemekler yapılmakta bu yörede. Fasulye Diblesi, Pezik Kavurması, yoğurtlu mısır çorbası,........
© tv100
