menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İmamoğlu’nun bitmeyen vefa duygusunun sırrı

322 50
28.02.2025

YÖK 1981 yılında ülkenin üniversitelerini kontrol altında tutmak, istenmeyen “siyasi cereyanları” barındırmamak amacıyla 12 Eylül faşist cuntası tarafından kuruldu. Üniversitelerdeki özerklik ve özyönetim kaldırıldı. İlk işi üniversitelerde başörtüsü yasağı getirmek oldu. Ve tabii İmam Hatip okulu mezunlarına katsayı şartı konularak onların ancak fark dersleri vermeleri koşuluyla üniversitelere girebilmelerine imkân tanındı.2004 yılına kadar YÖK’ün yönetiminde Genel Kurmay Başkanlığı’nın bir temsilcisi de bulunmaktaydı.

Öylesine güçlü bir kurumdu ki üniversitelerin üzerinde, neredeyse taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyordu.

Bu kesintisiz ve mutlak iktidar, beraberinde güç zehirlenmesini, kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğü getirdi.

Üniversitelere sınavla girişlerde başaramayan avantajlı kesimlerin ve siyasetin en üst kademelerindeki isimlerle yakın ilişkiler kuranların çocukları, YÖK’teki çeteleşmelerin göz yumduğu üniversitelerdeki çeşitli kayırmalar, hukuksuzluklar sayesinde kendilerine bedavadan, kolay yoldan ikbal edindiler. Dirsek çürüterek, gecesini gündüzüne katarak çalışan ve yüksek puanlar tutturan çocukların haklarını çatır çatır yediler. Biri ikisi değil, tahminimiz yüzlercesi hukuk dışı yollarla üniversitelere kapağı attılar.

Yan yollar neydi?

En bilineni Kıbrıs’ta pıtırak gibi ortaya çıkan iki yıllık, 4 yıllık üniversitemsi okullar. Parayı bastıranın kabul edildiği, eğitim kalitesi çok düşük, bu yüzden YÖK tarafından bile tanınmayan bu okullardan şimdi anlıyoruz ki pek çok yasa dışı yatay geçiş olmuş.

1981-2000 ARASINDA YÖK VE KARANLIK İLİŞKİLER

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 1990 yılında YÖK’ün tanımadığı Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İngilizce İşletme bölümüne yasa dışı yatay geçiş yapmasını konuşuyoruz haftalardır.

Ve bu tartışmanın başlamasından ve sonuçta dün gelinen noktada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne diplomanın iptali talebinin iletmesine kadar geçen süreçte adı zikredilen bir isim daha vardı sosyal medyada.

Necmettin Karaduman.

Bu yatay geçişte onun rolü var mıydı?

KİMDİ NECMETTİN KARADUMAN?

Necmettin Karaduman 1983 yılında iktidara gelen Anavatan Partisi’nin (ANAP) en güçlü isimlerinden biriydi.

6 Kasım 1983 seçiminde Trabzon’dan ANAP Milletvekili seçildi.

Türkiye’nin en uzun süreli Meclis Başkanlığı’nı yapmış kişi olarak tarihe geçti; 4 Aralık 1983 ve 12 Eylül 1985 tarihlerinde iki kez. 29 Kasım 1987 tarihine kadar bu görevde kaldı. 22 Haziran 2017 günü, 90 yaşında iken İstanbul'da vefat etti.

Necmettin Karaduman’ın tek özelliği bu değildi.

Yıllarca Encümen-i Dâniş adlı yarı karanlık, darbecilikle suçlanan, içinde ülkedeki en etkili ve güçlü askerlerin, diplomatların, iş adamlarının, akademisyenlerin olduğu bir yapının Başkanıydı.

ENCÜMEN-İ DÂNİŞ; DARBELERDEN ÖNCEKİ SON DURAK

Bu “yapılanma” yı zamanın güçlü isimlerinden Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç bu gruba sempati........

© tv100