Çağlayan Adliyesi’nde açılmayı bekleyen dosya…
Dünyada olan bitenlerin hızına yetişemiyoruz.
Ama ülkemizde de çok önemli gelişmeler yaşanıyor.
Öyle böyle değil.
Sadece uluslararası diplomaside Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tam da merkezde yer almasından, ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ortadoğu’yu şekillendirmesinden, Ukrayna’daki savaşı sonlandıracak atılımları yapmasından söz etmiyorum.
Bu müthiş fotoğraf, ülkemizdeki muhalefetin hayallerinin bile ötesinde.
Bunlar, kum havuzunda debelenen CHP ve İyi Parti lider kadrolarının kavrayabilecekleri şeyler değil çünkü.
Asıl bahsetmek istediğim, yurtdışı bağlantılara da sahip zehirli sarmaşıklar.
Muhalefetin içerideki ve dışarıdaki elemanlarının çok iyi bildiği, bir günah gibi saklamaya çalıştığı o ilişki ağına, o organizasyona yönelik bir adım gelmek üzere, eli kulağında.
O nedenle başlığı attım, “Çağlayan Adliyesi’nde açılmayı bekleyen dosya” diye.
Evet, laf olsun diye söylemiyorum. Çağlayan Adliyesi’nde açılmayı bekleyen devasa bir dosya var.
Önceki gün, FETÖ’nün ardından Adnan Oktar ve Abdullah Kuytul suç örgütlerinin çökertildiğini, şimdi sıranın Süleymancılar cemaatine geldiğinin çeşitli devlet kaynaklarında konuşulduğunu “Ülkenin altına dinamit döşeyenler için yolun sonu görünüyor” ifadesiyle yazmıştım.
Ekrem İmamoğlu ile ilgili yazımın (*) bu bölümünün önce muhalif medyanın, daha sonra da FETÖ’cülerin radarına girdiğini, iki cümlemin üzerine epey tepinildiğini gördüm. Altta biraz bahsedeceğim o patolojik vakalardan.
İLK İŞARET CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN GELDİ
Gazeteci koku alır ve o kokunun izini sürer.
Bunun için satır aralarını bile okumak gerekmez. Birileri kocaman cümlelerle söyler. Siz altını kazırsınız, üç beş nabız yoklarsınız, olan biteni, daha doğrusu olacakları öğrenirsiniz.
Peki nasıl?
O zaman 3 gün önce Tayyip Erdoğan’ın Danıştayın 157. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni'nde yaptığı konuşmada söylediklerine bakalım önce:
“Ortaya çıkan onca ihanetten sonra bile devlete, millete ve demokrasimize pusu kurmaktan vazgeçmeyen FETÖ’yle mücadelemiz güçlenerek devam edecektir. ‘Su uyur ama FETÖ’nün sinsi hücreleri uyumaz’ gerçeği, örgüte yapılan her operasyonla kendisini bir kez daha hatırlatmaktadır. FETÖ’yle mücadelede yaşanacak herhangi bir zafiyetin, Allah korusun ülkemize, özellikle de devletimize çok ağır bedelleri olacaktır. Yargımız, FETÖ’nün nasıl büyük bir tehdit, nasıl habis bir yapı olduğunu en iyi bilen devlet organlarımızdan biridir. Unutmayalım ki tarih, ibret alınmazsa tekerrür eder. Bu konuda güvenlik ve istihbarat birimlerimiz gibi yargımızın da gereken dikkat, teyakkuz ve hassasiyeti göstermeyi sürdüreceğine inanıyorum.”
Uzun zamandır FETÖ tehdidi ile ilgili konuşmayan Cumhurbaşkanı’nın bu hususta kesinlikle uyanık kalmak gerektiğine dikkat çekmek istemesi, sadece güvenlik birimlerini ve istihbarat teşkilatlarını değil yargıyı da uyarması bir işaretti bana göre. Eksik olan Üniversiteler ayağıydı. Belki de bu........
© tv100
