Ortadoğu’da Yeni Güç Dengesi
Ortadoğu, bir kez daha tarihsel bir dönüm noktasına tanıklık etti. Haziran ayının ortasında başlayan ve 12 gün süren İsrail-İran çatışması, yalnızca bölgesel değil, küresel düzeyde etkiler doğuran karmaşık bir güvenlik ve diplomasi sınavına dönüştü. Bu savaşın sona ermesi, çatışmaların bittiği anlamına gelmiyor; aksine, daha derin müzakerelerin, kırılgan ateşkeslerin ve stratejik hesapların başlangıcına işaret ediyor.
ABD’nin bölgeye müdahalesi, salt bir askeri refleksin ötesindedir. Trump yönetiminin izlediği çizgi, “zorlayıcı diplomasi”nin klasik örneği olarak okunabilir. Tehdit ve müzakerenin eş zamanlı yürütüldüğü bu süreçte Washington, İran’ı masa başında dizginlemeyi hedefledi.
Ancak, “diplomasi için savaş” politikasının sahadaki yansıması hem ABD’nin hem de İsrail’in askeri müdahaleleriyle çatışma düzeyine taşındı. Tahran, ulusal güvenlik kurumlarının koordinasyonuyla müzakere seçeneğini gündemde tuttu fakat savaşın belirli bir eşiği aştığı noktada bu seçenek geçerliliğini yitirdi.
ABD’nin Fordo nükleer tesisine gerçekleştirdiği “sembolik saldırı” ise, yalnızca İran’ın nükleer kapasitesine yönelik değil, aynı zamanda küresel kamuoyuna yönelik bir güç gösterisiydi. Bu bağlamda, Trump yönetiminin bir yandan müzakere çağrısı yaparken, diğer yandan askeri seçeneği masada tutması, bölgedeki güvenlik dengesini ciddi biçimde sarstı.
İran’ın Stratejik Tercihleri: Caydırıcılık mı, Kontrollü Misilleme mi?
Tahran yönetiminin yanıtı ise iki yönlü bir stratejiye dayanıyordu: Orantılı misilleme ve bölgesel mesaj verme. “Büyük Fetih” adı verilen operasyonla boşaltılmış ABD üslerinin hedef alınması, askeri düzeyde minimal zarara yol açsa da sembolik düzeyde güçlü bir mesaj taşıdı: İran, saldırılara karşılık verecek irade ve kapasiteye sahip. İran’ın Körfez üzerinden verdiği mesaj, yalnızca ABD’ye değil, enerji güvenliğinde Washington’a bel bağlayan bölge ülkelerine yönelik de bir uyarıydı, başta Suudi Arabistan olmak üzere BAE, Katar, Bahreyn ve Umman’a. Kabul etmek gerekir ki Hürmüz Boğazı’nın jeostratejik önemi göz önüne alındığında, İran’ın bu bölgedeki hareketliliği, ABD’nin enerji politikasını tehdit edebilecek kapasitede. Bu da İran’ın, doğrudan........
© tv100
