TÜRKİYE’DE BİR DAHA 15 TEMMUZ İHANET KALKIŞMASI YAŞANIR MI?
Ülkemizde Askeri Vesayet Kültürü
Türkiye’de Osmanlı Devletinin son zamanlarından bu yana bürokrasi çoğu kereler siyaset ve yönetim üzerinde etkili olmuştur.
Özellikle yönetimdeki zayıflıklar, bürokrasinin iştihasını kabartmıştır.
Osmanlı’da belli dönemlerde asker-sivil-dini bürokrasi birlikte hareket ederek, bazı kereler padişahı yönlendirmişler, bazı kereler onu saltanat makamından indirmişlerdir.
Osmanlının son dönemlerinde bürokratik ittifakın yönetim üzerindeki etkinliği oldukça belirginleşmiştir.
Askeri bürokrasinin siyaset ve yönetim üzerindeki etkinliği Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.
Esasen askeri bürokrasi, bazı kereler sivil bürokrasiden, bazı kereler çeşitli toplumsal kesimlerden destek alarak yönetim ve siyaset üzerinde etkili olmayı başarmıştır.
Askeri bürokrasinin yönetim ve siyasete yönelik etkilemeleri bazı kereler darbelerle bazı kereler de değişik yöntemlerle gerçekleşmiştir.
Askerlerin siyaset ve yönetime müdahalesini kabullenen geniş toplumsal kesimler mevcuttu. Askeri müdahaleleri kolaylaştıran toplumsal destekler, bazı şartların zorlamasıyla değişen ölçülerde artmıştır.
Toplumda demokrasi kültürünün zayıflığı oranında askeri müdahalelerin etkinlik düzeyi artmıştır. Bazı kereler bazı toplumsal ve siyasi kesimlerin, demokratik yollarla iktidarı belirleyemedikleri zamanlar askerlere davetiye bile çıkardıkları olmuştur.
Özgül ağırlığı yüksek olan bazı toplumsal kesimler, askeri müdahale özlemini hep taşımışlar, askeri müdahale eğilimi belirdiğinde yoğun bir şekilde destek vermişlerdir.
Genellikle askeri müdahaleler, terör, anarşi, otoriter militan dini dışlayıcı laiklik ve demokratik olmayan cumhuriyet gibi gerekçelere dayandırılmıştır.
Demokrasi bilinci, otoriter militan laik cumhuriyetin baskılamaları karşısında tuz buz olmuş ve bunun neticesi de çeşitli askeri müdahaleler gerçekleşmiştir.
Askeri müdahalelerin en belirgin etkenlerinden birisi de, en ağır terör, kaos ve istikrarsızlık şartlarında bile demokrasi ekseninde ittifak tesis edilememesidir.
Geçmiş dönemlerde, askerlerin siyaset ve yönetimi doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemesine ortam sağlayan anayasal, kanuni ve kurumsal mekanizmalar; daha teknik hukuki ifadeyle “çıkış garantileri” mevcuttu. Bu çıkış garantileri yoluyla, askerler siyaseti yönlendirmekte, çeşitli kesimler de bunlara destekler vermekte idi.
Halkın büyük ekseriyetindeki demokrasiye sahibiyet bilincinin zayıf olması, askeri müdahaleleri kolaylaştıran bir başka etkendir.
Burada merhum milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un
“Sahipsiz vatanın batması haktır; sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” mısralarında belirtilenlerin, demokrasiye sahip çıkma yönü sürekli zayıf kalmıştır.
Askeri vesayetçi odaklar, şimdiye kadar cumhuriyetin demokrasi ile bütünleşmesine ve halkın demokratik cumhuriyeti kendisinin inşa etmesine kesinlikle müsaade etmediler.
1924 Anayasasını yapan tek parti yönetimi, 1961 ve 1982 Anayasalarını yapan askeri cuntacılar, sürekli Türk halkını anayasal rejimden uzak tuttular, sürekli rejimi kendileri yıkıp kendileri kurdular.
Bu vesayetçi güçler, hiçbir zaman halkın anayasasını yaparak, kendi rejimini kendisinin kurmasına, Türk halkı ile demokratik cumhuriyetin kaynaşmasına izin vermediler.
Hala bazı etkili siyasi ve toplumsal çevreler Türk halkının kendi rejimini kuracağı........
© Turktime
