Körün gözü açılınca
Ömer Seyfettin’in Diyet hikâyesi bana daima muhannet olmayı ve vefayı düşündürür. O hikâyede okuyanlar bilir en dokunan sahne Koca Ali’nin kimseye eyvallah etmezken minnet altında kalmasıdır. Bu ona büyük ıstırap verir. Parası olsa çıkarıp verir diyetini. Parası olmayınca da gururu her gün biraz daha incinir ve dayanılmaz hâl alır sonunda... Hani bir başka fıkra vardır. Adam şemsiyesiyle yağmurda ıslanmaktan kurtardığı arkadaşına daha sonraları her karşılaştığında “şemsiyem olmasa ne olurdun değil mi?” diye söyledikçe artık gına gelir ve bir gün bir havuzun kenarından geçerken yine böyle söyleyen adamın şaşkın bakışları arasında arkadaşı kendini havuzun içine atar, sırılsıklam havuzdan çıkarken “şemsiyen olmasaydı işte böyle olurdum” diyerek çekip gider... Gerek o hikâye gerek bu fıkradaki gerçekler bize bir şey haykırır... İnsan yaptığı iyiliği başa kakmamalı... Karşısındakine yaptığı vefakârlığı sürekli başa kaktığında o kimseye bu eziyet olur. İşkence olur. Dayanılmaz bir hâl olur... Vefa insana yakışır ama başa kakıldığı anda........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d