Kelimeleri temizlemek
Bazı sorular vardır cevabını hiçbir kitapta bulamazsınız. Bazı soruların cevabı kitaplara, sayfalara sığmaz. Cevabı bulmak için insanların vicdanına, ruhuna dokunmak gerekir. Bazen aradığımız cevap mürekkepte yazıda değil aslında, niyetin ta kendisinde. Bir beyaz kâğıda kelimeleri aktarmadan önce kalemi mi yıkamalıyız yoksa kalbimizi mi? Bugün yazıların çoğunu okuduğumuzda, sanki suya sabuna dokunmasın diye kılı kırk yarıyorlar. Kimseye dokunmayan, kimseyi incitmeyen, kimseyi uyandırmayan cümleler… Oysa yazının asıl işi biraz suya, biraz sabuna, biraz da yaralara dokunmak değil mi? Dokunmadığı zaman, kelimeler steril bir fanusta boğuluyor; kâğıtlar kuru, harfler yorgun kalıyor. Belki de abdest temizliğiyle ilgili benzettiğimiz şey, sadece ellerin değil, yüreğin yıkanmadan yazdığı yazıdır. Kalemi, kelimeleri suyla sabunla temizleyemeyiz ama vicdanımızı gözyaşlarımızla yıkayabiliriz. Gözyaşlarıyla yazılmayan yazı abdestsiz gibidir. Yazar için bazen hakikate karşı sorumluluk, bazen haksızlık karşısında sessiz kalmamaktır. Gerçek yazı, elin değil, ruhun titremesidir. Yazının abdesti kalemin; hakkı, adaleti savunmasıdır, görmezden gelinenin sesini duyurmasıdır, bir çocuğun........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d