menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çüşünüz!

34 0
10.07.2025

Yaşanan karikatür kriziyle ilgili bir şey yazmayacaktım aslında. Yaşandı bitti saygısızca deyip unutacaktım ama bitmedi. Hâlâ yazıp çizmeye devam ediyorlar ve konu güzergâhında sapaklar giderek artıyor. Sadece cehaleti değil, açık bir kültürel ihaneti de ortaya koyan tartışmalar artık sinir bozuyor. Bu mesele, “Karikatür ne anlatmak istemiş?” ya da “Sanatçının niyeti neymiş?” gibi tartışmalarla açıklanamaz. Mesele çok daha derin: Dinî değerlere tamamen duyarsız, tarihsel hafızayı, toplumsal yapıyı ve kültürel derinliği hiçe sayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu konuyu sanatçının ifade özgürlüğü zemininde tartışmak da anlamsız. Çünkü Batı dünyasının düşünürlerinin görüşlerini bile alsanız, hak verecek bir şey bulamazsınız. Mesela John Stuart Mill’e danışsak, ifade özgürlüğünün başkalarına zarar vermediği sürece serbest olabileceğini söyler. Veya Karl Popper’a sorsak, “Hoşgörüsüzlüğe sınırsız hoşgörü gösterilirse, toplum yok olur” der muhtemelen. Mevzuyu T.S. Eliot duysa, o da sanatın yalnızca bireysel bir ifade alanı değil, aynı zamanda topluma karşı bir sorumluluk alanı olduğunu söyler ki bunları söylemişlerdir zaten. Bu açıdan bakıldığında bir karikatüristin, “Ben özgürüm, istediğimi çizerim” tavrı, aslında etik dışı bir bencilliğin ifadesidir. Yabancı kültürlere alabildiğine........

© Türkiye