menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ata yadigârı

21 0
29.03.2025

2025 Ramazan ayının sondan bir önceki cuma günü bir adam, nefes nefese Sultanahmet Camii’nin külliyesi içindeki halıcı dükkânlarından birine girdi: - Selamünaleyküm. Of, ne sıcak bu! - Aleykümselam, buyur abiciğim. Gelen adam, koltuğunun altında rulo yapılmış kilim seccadeyi, bir müşteriye beğendirir gibi açarak yere bıraktı. - Cuma namazı için getirmiştim. Caminin içine giremezsem dışarıda namaz kılarım diye… Ama şadırvanın bulunduğu bütün avluya sıra sıra hasırlar sermişler. Yer çok. Bu seccade baba yadigârı. Namaz anında ne olur ne olmaz, buraya bırakabilir miyim? İki gün önce yazlığa gitmiş olan babasının parasıyla semirdiği her hâlinden belli, yirmi üçlü yaslarda, dolgun, parlak yüzlü delikanlı, elindeki kalemi trampet sopası gibi masaya vurmaya ara verdi; bir seccadeye, bir adama, tekrar seccadeye baktı. - Tamam abi, dedi, ben buradayım. Adam çıktı. Delikanlı gömüldüğü siyah deri baba koltuğundan kalkıp seccadenin ilmiklerini kurcalamaya başlamıştı ki dükkânın kapısında iki kişi belirdi. Biri bir kadın turist, diğeri rehberdi. Dükkândaki halıları incelemeye koyuldular. Ezan okundu, ortalık seyrekleşti. Kıvırcık saçlı, kara kas kara gözlü, zayıf turist rehberi, dükkân sahibi delikanlıyı sıkıştırıyordu: - Sevgili kardeşim, kadın bu seccadeyi beğendi. Dediğine göre yıllardır bunu arıyormuş. Kıymetli bir şeymiş bu.........

© Türkiye