Müşfik, son derece sevimli bir yüzü vardı dedemin...
Küçükken ilk gördüğüm ölü ve gittiğim ilk kabir dedeminkiydi. Yemyeşil ağaçların gölgesi düşmüştü mezarların üstüne. Toprağın derinliklerine hiçbir şey götüremiyorduk, götürsek de bizle birlikte çürüyüp yılanlara, çıyanlara, kurtlara, solucanlara ve daha nice adını bilmediğimiz muhtelif böceklere yem olacaktık. "Ne yaman adammış! Ne büyük kahramandı! Ne muhteşem sultandı! Ne kuvvetli pehlivandı! Karun kadar zengindi!” diye söylenip hatırlanmaktansa; “Ne yaman ölüm, ne güzel son! Ne iyi insandı!” denilen biri olmayı tercih ederdim. Şanın şöhretin, işe yaramayan kuvvet ve kudretin, boşa geçmiş Cehennemlik bir hayatın ne ehemmiyeti vardı? Salt ölüme değil ölenlerle beraber nicelerinin öldüğüne de şahid oluyordum. Mezarın dışında kalanların kaç parçaları ölenlerle gömülüyordu? Olup bitenleri görüyor, akıbetime yanıyordum. Son pişmanlık yaşları fayda eder miydi acaba? "Niçin yaşadın ve niçin sevinip güldün? Kendi menfaatin için mi, Allah için mi ağladın? Kendi nefsine mi........
© Türkiye
visit website