"Dün sen neler yapmışsın pazar yerinde Behlül?"
Heyecanımı Sultan’ıma belli etmemek için mi ne meşgul olmak istiyordum. Gayr-i ihtiyari gittim, kulübemin kapısını örttüm. Behlül Dânâ: - Estağfirullah, tevazu değil efendim! Herkes, her şey hâk ile yeksân olacak, unutulacak bir gün. Bu dünya ve içindekiler de hepten çürüyecek. Toprak artık ölüyü kaldıramadığında, hah, işte o zaman ne olacağını Hak teâlâ biliyor. - Kıyamet kopacak! Rabbim o gün yardımcımız olsun! - Âmin! Yapılan konuşmalar dışarıdaki rüzgârın esmesiyle hareketlenen tahta kapının çıkarmış olduğu gıcırtılar, her ne kadar mühimsemesem de evvelki şiddetli fırtına öncesinde hissettiklerimi hatırlatıp yüreğimi hoplatıyordu elimde olmadan. Heyecanımı Sultan’ıma belli etmemek için mi ne meşgul olmak istiyordum. Gayr-i ihtiyari gittim, kulübemin kapısını örttüm. Bu hareketimin verdiği rahatlamayla adımlarımı yavaşlatmış ve nefesimi düzene sokmaya çalışarak geldim, Sultan’ıma yakın münasip bir yere geçtim. - Hele yaklaş Behlül! Dün sen neler yapmışsın benim pazar yerimde? - !!! İlk defa karşılaşıyormuşum gibi........
© Türkiye
visit website