Türkler tarih boyunca kimlerle savaştı?
11. asırla birlikte Türklerde dünya yayılmacılığı mukaddes bir kavram kazandı. Cihâd kavramı birtakım farklılıklar gösterse bile Oğuz Kağan’ın “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi” ile örtüşmekteydi. Ukbe bin Nâfî’nin, Emevîlerin, Abbâsîlerin İslâm’ı cihâna yayma ideali ile Türklerin “Kızılelma” ve “İ’lâ-yı kelimetullâh” aksiyonları aynı hedefi gözetiyordu. Türkler 10. asırda İslâm dâiresine dâhil oldular. İslâmiyet kendisine has bir “ümmet” realitesi oluşturmakla birlikte, îtikat ve ibâdet dışında özellikle millî unsurlarda farklılıklar oluştu. İslâmî aksiyon, asırlarca Türklerdeydi. Her toplum çağlar içinde mutlaka değişmeler gösterir. Dil, din, târih kültür vb. gibi milleti millet yapan temel unsurlarda yıllar içinde inanılmaz değişmeler yaşanır. Buna rağmen bunların tamâmını kökünden söküp atamazsınız; hattâ düşman istilâsı olsa bile. Avrupa ilk çağlardan beri Hristiyan’dır. Başlangıçta heterodoks sistem hiç görülmemiştir. Kilise ve Katolik inancı stabildir. Lâtin Avrupa ve Papalık Katolik sistemin temsilcisi iken, Roma (Bizans) Ortodoks sistemi benimsemiştir. İstanbul muhâsarasındaki Hristiyan birliği arayışındaki Katolik ve Ortodoksların birleşmesi “zorâki nikâh” gibidir. Katı Ortodoks olan Roma (Bizans) Kilisesi, müfrit Katolik olan Vatikan’a karşı hep soğuk ve mesâfeli olmuştur. Yâni Avrupa birbirinden çok ayrı gibi görünen, evvelâ Ortodoks-Katolik, sonra Protestan olarak birbirlerine mesâfeli hattâ hasım olmuşlardır. Mezhep savaşlarında binlerce Hristiyan ölmüştür. Hristiyanlıkta mezhep din gibi algılanır. Mezhep: Religious, doctrine, creed. (Dinle ilgili, dindar, inanç, îtikat, doktrin) Altın Sözlük, Golden Dictionary, Türkçe/ İngilizce, 21. 1. 1985, İstanbul Batılılar bu anlaşmazlıklar arasında muharref (bozulmuş) İncil dâiresinde birçok inanç sistemlerine ayrılmışlardır. Ama genel parantezde Ortodoks-Katolik-Protestan üçlemesinde kümelendiler. Aslında Hristiyanlar, Protestanlık gölgesinde Hristiyanlığa cephe aldılar. Protestanlığın bir başka yönü de Kral VIII. Henry’nin kurduğu bir Hristiyan mezhebi olan Anglikanizmdir. Zâten 16. yüzyıl Hristiyanlıkta reform asrıdır. Bu şu demektir: Katolik Kilisesi’nin gücü engellenmiştir. İncil dîni veyâ Evangelizm Amerika’da yaygın durumdadır. Bugün Kanada’da bir azınlık ve Kuzey Amerika’daki bir kısım halk “Episkopol Kilise” adı altında bu mezhebi benimsedi. Bu Kilise’nin kökeni 1246’lara dayanır. Viking ve Frank soyundan gelen Normanlar 11. yy.da Britanya’yı fethetmişlerdir. İsveç, Norveç, Danimarka, İzlanda, Faroe Adaları, İskoç halkı ve Rus halklarının bir kısmı Viking kökenlidir. Bunlar vahşi, barbar ve vulgar bir kavimdi. Denizden ve karadan ülkeleri talan ederler, öldürürler, esir alırlar ve nesil türetirlerdi. Bugünkü Batı barbarlığının temelinde Viking atalarının gen bağlantıları vardır. Bunlar çok güçlü oldukları için hiçbir topluluk bunları durduramıyordu. Ancak Emevîler bunları yenilgiye uğratmışlardır. Bundan şu sonucu çıkarıyoruz: Avrupa veyâ geniş anlamda Batı, asırlar boyu şu veyâ bu mezhepten olsa da Hristiyan’dır. Amerika, Avrupa Katoliklerinin kurduğu bir ülkedir. Avusturalya ve İzlanda da ABD gibi Evangelist’tir. O hâlde Batı’da tam bir din kökenli kültür birliği vardır: Bugün Rus ve Yunan Ortodoksluğu Avrupa’dan bâzı konularda ayrılsa bile etnisite ve Lâtin kültürü veyâ Greko-Lâtin kültürü Avrupa’nın aslî yapısıdır.
TÜRKLERDE DURUM NEYDİ?
Türkler Orta Asya bozkırlarında genelde Köktürk dîninde sâbit kadem olmuşlardır. 8. asırla birlikte Türkler arasında yayılmaya başlayan Budizm, Maniheizm, İslâm ve Hristiyanlık etkilerine rağmen Şamanizm’in yabancı inançları bünyesinde toplayabilmesi sebebiyle gücünden pek bir şey kaybetmemiştir. Şamanizm’e “Türk Paganizmi” adı da verilmiştir. Şamanizm bu değişik dinlerin ortak görüşlerinden etkilenerek bugün Anadolu’da hâlâ köklü bir ritüel sistemi olarak yaşamaktadır ve genelde Bâtınîlik şeklinde tezâhür etmiştir. Türkler 10. asırla birlikte İslâm dâiresine dâhil oldular. İslâmiyet kendisine has bir “ümmet” realitesi oluşturmakla birlikte, îtikat ve ibâdet dışında özellikle millî unsurlarda farklılıklar oluştu. Meselâ destanlar, edebiyatlar, menkıbeler ve özellikle de diller ayrıydı. 11. yy ile birlikte Türklerde dünyâ yayılmacılığı kutsal bir kavram kazandı: Cihâd… Cihâd kavramı birtakım farklılıklar gösterse bile Oğuz Kağan’ın “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi” ile örtüşmekteydi. Ukbe bin Nâfî’nin, Emevîlerin, Abbâsîlerin İslâm’ı cihâna yayma ideali ile Türklerin “Kızılelma” ve “İ’lâ-yı........
© Türkiye
