Örfler kanunlaşır mı?
Bizdeki hukuk sistemi Batı kaynaklı olduğu için evvelâ halkın yönetim çıtasının üzerinde kalmıştır. Uygulamalarda sistem paradoksları giderilemediğinden Anayasalarda birbiri ardınca değişmeler olmuştur. Muhtemelen bundan sonra da Anayasalardaki değişimler devam edecektir… Örf (an’ane, gelenek görenek) toplumun kültür ve hayat sistemini oluşturur. Bunların bâzıları da dolaylı olarak dînî mes’eleleri de ilgilendirir. Bizdeki idârî sistem tamâmen yönetim ile ilgili olup binlerce yıllık töre iptâl edilmiştir. Sık sık tenkîd edilen fakat bundan kastın ne olduğu tam açıklanamayan Batılılaşma, bir kıt’a halkına benzemek mi, benzemekse nasıl benzemektir? Bu konular tam anlaşılmadan bu mes’ele vuzuh bulmaz. Batılılaşmada, halkın binlerce yıllık ve değişik din ve coğrafyalardan taşıdığı törelerin (örfün) kaldırılması en büyük problemdir. Değişik dinler derken Türklerin İslâmiyetten evvel inandığı farklı dinlerdi. Bu durumlarda da bu töreler yaşamaya devâm etmiştir. Töre İslâmiyetin parantezinde “örf” diye bilinir. Örf, fıkhî olarak eskiden kalma, makbul şey, âdet yerine kullanılan bir tâbirdir. Örf, “Hukûk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-i Fıkhiyye Kaamûsu’nda” (C.1, S.12) “Akılların şehâdetiyle i’tibâr edip tab’an kabûl edilen herhangi müstahsen şeydir.” (Akılların şâhitliği ile i’tibâr edilen ve yaratılışa uygun olup beğenilen şeydir) “Örf âdet ve nizâm-ı âlem için mevzû’ kaanun olup içinde siyâset-i sultânî veyâ yasağ-ı pâdişâhı de mündemiçtir.” (Örf âdetlerin korunması ve ilâhî nizâm için konulmuş bir yasa olup içinde sultânın siyâsî hükmünü veyâ onun yasaklarını da içine alır.)
ÖRFLERİN GEÇERLİLİĞİ
Kaamus’a göre; kanun ile mahdûd ve muayyen olmayup âdet belde ve îcâb-ı vakt-u hâl iktizâsından olan hüküm ve icrâattır. (Kanun ile sınırlandırılmayıp yaşanan zaman ve bölge gereklerinden olan hüküm ve uygulamalar.) (Kaamûs-ı Türkî, Şemseddîn Sâmî) Sâdeleştirilmiş olarak Hanefî fıkıhçılarına göre akıl ve şerîate uygun ve beğenilen selîm akıl sâhiplerinin doğru bulduğu yasaklanmayan şeydir. Âdet iyi de kötü de olabilir. Örfün hakîkî ma’nâsı Kurân-ı kerîm’de açıklanmıştır. “İnnâ vecednâ âbâenâ…” “Hayır, dediler ki biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve onların izinden gidiyoruz”. (Zuhruf, 22) Yâni an’anelere, teâmüllere kıymet verenleri kınadığı hâlde örfü emredeniz, ma’rûfu, münkeri de yasak ediniz buyuruyor. Rabb’imiz bir diğer âyet-i kerîmede mealen “İnsanların işinden sana kolay geleni al, onlara rahat davran, onlardan zor şeyler isteme” buyrulmaktadır. (A’raf, 199.-Beydâvi Tefsîri) (Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Târih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü II, MEB Yay. s.746, 1993) Taberî’nin kaydettiği rivâyete göre bu âyet geldiğinde Resûlullâh efendimizin bir sorusu üzerine Cebrâîl (aleyhisselâm) “Sana kötülük edene senin iyilik etmeni, senden uzak kalıp ilgilerini koparanlarla dostluk ve arkadaşlık ilişkilerini sürdürmeni emrediyor” demiştir.
TÖRELER DEĞİŞMEZ MİDİR?
Görüldüğü gibi örflerin (töre) iyileri de kötüleri de olabiliyor. Peki, uygulama nasıl olacak? Mecelle’de “Ezmânın tegayyürü ile ahkâmın tegayyürü inkâr edilemez” ifadesi yer alır. Yani zamânın değişmesine bağlı olarak hükümlerin değişmesini inkâr etmek mümkün değildir. Bu konu mutlakâ iyi anlaşılmalıdır. Ahkâmdan kastedilen nedir? Dînî (şer’î) hükümler mi ya da halk âdetleri mi? Örf (an’ane, gelenek görenek) toplumun kültür ve hayat sistemini oluşturur. Bunların bâzıları da dolaylı olarak dînî mes’eleleri de ilgilendirir. Yine Mecelle’de “Örfen ma’rûf olan şer’an da ma’rûf gibidir” ifadesi geçer. Yâni halkın gelenek ve göreneklerine yerleşmiş olan âdetler (töreler) şerîat uygulamaları gibidir. Tabîî ki burada uyulması gereken töreler şer’a muhâlif olmamalıdır. Câhiliye devrinden kalan İslâmiyete uymayan gelenekleri Efendimiz yasaklamıştır. İslâmiyetten evvel Araplarda dövme ve dişleri incelterek seyrekleştirme yaygındı; fıtrata uygun olmadığı için Efendimiz tarafından yasaklandı. Efendimiz dövme yaptıranların Allâh’ın rahmetinden uzak olacağını bildirmiştir. (Buhârî, Müslim) Kan dâvâsı Câhiliye devrinde Araplarda en yaygın törelerden biriydi. Âile ve yakınlardan biri öldürülünce yakınlarınca öç alma duygusuyla işlenen bu kan dâvâsı bir anda genişler, âileleri hattâ........
© Türkiye
