Kula kul oldum aman kurtarınız!
Tarihi bilinmeyen kölelik, 15. asır Avrupa’sıyla boyutu tarif bile edilemeyen vahşete dönüşmüştür. Yine çok acıdır ki bunların en büyük destekçileri ve mâlî finansörleri Katolik Kilisesi idi. Onlara göre Hristiyan olmayan, insan bile değildir ve yaşamaya da hakları yoktur! Batı varken sömürgecilik asla son bulmaz; bunun asırlarla, milenyumlarla ilgisi yoktur. Batı’nın adi bir alışkanlık hâline getirdiği bu insanlık dışı yönetim birkaç şekilde görülmektedir. Kölelik yâni insanın insanı rızası dışında kullanması en eski çağlara dayanır. Bir milletin tarihî seyrinde coğrafya, din ve kültür başka kavimlerle kaynaşma büyük değişmelere sebep olur. Eski kavimler devamlı seyyal (akıcı) oldukları için izâfî (göreceli) olan hayâtın da çabuk geçmesine sebep oluyordu. Bunların hayatları genelde birbirlerine çok benzerdi. Klân, boy, aşiret, bölünmüş boylar (federasyonlar) ve tabîî ki bitmek bilmeyen savaşlar… Buna dayalı olarak da tarihi tam olarak belirlenemese de tek ticâret metâı savaş esirleri ve esîreleriydi…
ESKİ MEDENİYETLER VE İNSÂNİYET
Yerleşik olmayan kavimlerde temel şehir kültürü yoktur; şehir altyapısı olmayan kavimlerde de bundan bahsetmek zâten mümkün değildir. Zaman zaman bahse konu olan medeniyetler, hep yerleşik şehir hayâtı olan eski medeniyetlerin adıdır. Mezopotamya medeniyeti hâriç hepsi bölgelerinin ve kavimlerinin bilinen târihiyle sâbitken, Mezopotamya medeniyeti değişik kavimler karışımıdır. Bu medeniyeti tek bir kavme bağlamak biraz zordur. Mısır, Hint, Yunan, Arap medeniyetleri mahallîdir. Aztek ve Maya medeniyetleri Orta Amerika’da, İnka medeniyetleri ise Güney Amerika’da kök salmıştır; bu izler Meksika, Ekvador, Peru ve Bolivya’da görülür. Mayalar, Guatemala, Honduras, Belize ve Meksika’nın güney doğusunda ortaya çıkmışlardır. Mayalar, anıtlarını ay, güneş ve Venüs’ün hareketlerini gözlemleyerek ve matematik kullanarak yaptılar. Bunlar çiftçilik ve ticâret yaparak ilk sosyal sınıfları oluşturdular.
ZÂLİM, TABİAT VE MEDENİYET DÜŞMANI AVRUPA
Gariptir ki bugün medenî diye geçinen Avrupalı (o gün İspanyollar) 1572 yılında Vilcamaba’daki son İnka direnişlerini kırarak bu büyük medeniyete kanlı bir şekilde son verdiler. Mayaların sonunu hazırlayanlar da yine burayı 1690’da işgâl ederek katliâm yapan İspanyollardır. 1775 yılında İngiliz kaptan Cook, Avustralya kıyılarını, Yeni Zelanda’yı ve Hawaii Adaları’nı keşfetti. Şurasını hemen ve açıklıkla belirtelim ki, Avrupalı kâşiflerin amaçları coğrâfî keşifler, ilme hizmet falan değil, doğrudan doğruya oranın yerli halklarını boyunları bağlı köle yapıp şeker kamışı ve diğer tarlalarda ırgat yapmak, sonraları yer altı kaynaklarını zorla ellerinden aldıkları bu mâsumları çeşitli işkencelerle kendi mâden ve diğer yer altı kaynaklarında ölümüne çalıştırmak içindir. Tarihi bilinmeyen kölelik, 15. asır Avrupa’sıyla boyutu târif bile edilemeyen vahşete dönüşmüştür. Yine çok acıdır ki bunların en büyük destekçileri ve mâlî finansörleri Katolik Kilisesi idi. Onlara göre Hristiyan olmayan, insan bile değildir ve yaşamaya da hakları yoktur! Bunu en güzel açıklayan Jomo Kenyatta’dır. 1964 ile 1978’de Kenya Devlet Başkanlığı yapan Jomo Kenyatta ne diyor: “Beyaz adam geldiğinde ellerinde İncil vardı; bizimse topraklarımız. Bize gözlerimizi kapatarak duâ etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız vardı.” İşte bu mesele bundan daha iyi anlatılabilir mi? Sonra oralara yerleşip onlara ot ve çamurlardan kiliseler, kendilerine ise modern kiliseler yaptılar. Yerlilerin, efendi beyazların kiliselerine girme hakları yoktu. Bu nasıl bir dindi ki beyaz siyaha üstündü. Hristiyan da olsa köle ve aşağılık bir mal gibi ölümüne çalışmaya mahkûmdu. Bu kural ne Afrika’da ne Asya’da ne Avustralya’da ne de Amerika’da değişti. Beyaz efendilere Allah’ın kulları kul oldular. Bunların çok büyük bir ekseriyetini hâlâ Hristiyan olduklarını gördükçe hayret etmemek mümkün değildir. Gelin İslâmiyete insanlığınız tescîl edilsin! Ne diyor Rabb’imiz: “Ey insanlar, şüphesiz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, tanışıp bilişesiniz diye sizi ayrı kavim ve milletler hâlinde yarattık, ama biliniz ki en hayırlınız en güzeliniz Allah’tan en çok sakınanızdır. (takvâ sâhibi olanınızdır.)” (Hucurât- 13) Peygamber Efendimiz ise şöyle buyurmuşlardır: “Kimsenin bağlı olduğu âile, kabîle, kavim ve ırkla övünmeye hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da........
© Türkiye
visit website