menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Determinizm ve milletlerin eceli

14 17
19.07.2025

Niye yok olan kullar vâsıtasıyla kavimler helâk oldu diyoruz? Çünkü onlar isyanları ile felâketleri kendileri hazırladı. Eski topluluklarda devlet yerine kavim, ashab kelimeleri geçer. Genelde kabîleler hâlinde ve sistemli bir berâberlikleri olmadığı için bu adlarla anılmışlardır; kavimlerin helâk sebebi de insanlardır. Devlete baş kaldıran her zümre, gençleri sokağa çağırmıştır. Bu süreç yakın târihte özellikle 27 Mayıs Darbesi’yle vizyona girmiş ve hâlen de bu senaryo sahnelenmeye devâm ediyor Sosyal bir determinizm kuralıdır: Suç sebepse, cezâsı da sonuçtur.

Tanzimat Fermanı'yla Osmanlıda yeni bir devre adım atılmıştır.

Tabiatta her şey bir sebebe mebnî olarak yaratılmıştır; bu yüzden bu âleme “âlem-i mümkinât” denilmiştir. Fizikte bu olaya “determinizm” deniyor. Kitaplarda “Belirlenircilik, gerekircilik, evrenin işleyişini, olayların işleyişinin çeşitli bilimsel yasalarla-meselâ fizik yasaları ile belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin mecbûrî olduğunu öne süren bir öğretidir” ifadeleri geçiyor. Meselâ, Pierre Simon-Laplace’a göre evrenin bugünkü durumunun sonucu; sonraki durumunun sebebidir. Tabîî ki amacımız felsefî olarak “determinizm”i incelemek değildir. Fakat şurasını da unutmayalım ki filozoflar birçok konuda yanılmışlarsa da, bir o kadar konuda da isâbet kaydetmişlerdir. Meselâ kainâtın yaratılması ve matematik ilminde “Dogmatiklerin” tespitleri gibi. İslâmî açıdan bakıldığında da Allâhü teâlâ her şeyi bir sebeple yaratmıştır. Rabb’imiz bu bakımdan “müsebbibü’l-esbâb”dır. Fakat burada en mühim nokta determinizmde bildirildiği gibi sebep-sonuç olayında gerçekleşme mecbûriyeti Allâh’a isnâd edilemez. Çünkü Rabb’imiz “lâ yüs’el ammâ yef’al”, Farsça ifâdesinde ise “bî çûn ü çirâ” olarak ifâde edilmiştir. Yani O hiçbir şekilde hiçbir şeye mecbûr değildir. Sebepsiz de halk edebilir; Hazreti Âdem ve Hazreti Îsâ’nın yaratılması gibi…

DETERMİNİZM Mİ SÜNNETULLÂH MI?

Meteoroloji ilmi iklim olaylarını önceden haber verirse de bu gaybı bilmek anlamında düşünülemez. Zâten bu “hava tahmin raporu” şeklinde ifâde edilmektedir. Yâni bir tahmindir. Alçak ve yüksek hava basınçları, değişen cephe sistemleri bu tahminleri doğruya yakın olarak vermektedir. Bu, Cenâb-i zü’l-celâl ve tekaddes hazretlerinin insanlara bahşetmiş olduğu ilmin bir netîcesidir. Bir diğer sebep-sonuç olayı da çocuğun meydana gelmesidir. Bu da tamâmen fizîkî bir olaydır. Hava durumunu 0 yüz tahmîn edemediğimiz gibi bu doğum olayında da “esrâr-ı hamse” yi (beş gayb) tecâvüz edemeyiz. Vallâhü a’lem bi’s-savâb. (Doğruyu ancak Allâh bilir.) Meselâ çocuğun cinsiyeti 16. hafta, hattâ daha net bir şekilde 18.-21. haftalarda belli olur. Çocuğun engelli olduğu da ultrasonla 20-22. haftalarda tespit edilebilir. Rabb’imiz insana çok geniş ilmî imkânlar bahşederken buna rağmen çocuğun cinsiyeti ve engelli olup olmadığı 18-22. haftada insana bildirilmektedir. O da 150-160 gün arasındadır. Yâni artık çocuk aldırmanın (iskât-ı cenîn) zorlaştığı bir döneme tekâbül eder. Bu durumları bahâne ederek çocuğu aldırmak artık uygun değildir. Fakîhlerin hükümleri de bu minvaldedir. Fakîhlerimize göre 120 günden sonra kürtaj harâm edilmiştir. Tabîî ki anne ve bebeğin mutlak sağlık sebepleri bundan ayrı tutulmuştur. Down sendromu sadece bir sonuç mudur? Sebebe bağlı olmayan bir durum mudur? Evvelâ nedir bu sendrom? “Down sendromu 21 kromozomun, iki yerine 3 kopya olduğu; 46 yerine 47 kromozomun olduğu genetik bir anomalidir. Sebepsiz midir? Elbette tam öyle değil. Özellikle 35 yaş üzeri evlilikler, genetik faktörler, yakın bağ evlilikleri, anne ve babada madde ve alkol bağımlılıkları bu hastalığa e gibi bir risk faktörü yüklüyor. Yâni yine belli bir oranda determinizm var. Niçin bâzı eksikliklere daha evvel ulaşılamıyor? Çünkü engelli de olsa onların da doğmaya ve yaşamaya hakları vardır. Hâlbuki bu durumlar 7. veyâ 9. haftada belli olsa hiçbir engelliye bugün için yaşama hakkı tanımazlardı. Rabb’im gizliyor. Yarın bu da aşılırsa mutlaka ona da Rabb’im bir engel koyar. “Suç ve Cazâ” meşhur Rus romancısı Dostoyevski’ye âittir. Sosyal bir determinizm kuralıdır. Suç sebepse, cezâsı da sonuçtur. Dînî açıdan amel güzelse sebep, sonucu sevap; amel kötüyse sebep, sonuç günahtır. Bu yazdıklarımızın hepsi hem dînî hem de insânî hükümlerdir. Bir şeyi Rabb’imiz yasak ettiyse yâni şer’î bir mânî varsa zâten bu hâl insanın yararınadır. Her şey bir zaman ile sınırlandırılmıştır. Fenâ dediğimiz şey de........

© Türkiye