Böyle giderse piyasa olacak; ama serbest olmayacak...
Ekonomik dengesizliklerin önemli bir kısmı, birçok ülkede titizlikle korunduğu iddia edilen serbest piyasa ekonomisi ile iktidarların buna uymayan siyasi yaklaşımları arasındaki farktan kaynaklanmakta. Çok fazla geriye gitmeden hatırlayalım: Gelişmiş ülkelerde altın yıllar olarak adlandırılan 1990’lar, piyasa ekonomisi ile liberal demokrasinin pekiştiği, barışın refahı pekiştirdiği yıllar olarak bilinir. Avrupa'nın birleşme doğrultusunda önemli adımlar attığı, Batı blokunun nispeten birbiriyle iyi anlaştığı, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya’nın reform hamlelerine giriştiği ve Çin’in henüz bir tehdit olarak algılanmadığı dönemden bahsediyoruz. Özellikle Avrupa’nın demokrasinin yanında, sosyal adalet, terör sonrası barışın tesisi, kültür-sanat ve spor alanında attığı adımlar ve ilerlemeler dikkat çekiciydi. Demokrasinin özgür irade olmadan doğru sonucu vermeyeceğine dair intiba tüm dünyaya yayılmıştı. "İyiler kötüleri yenmişti", artık tüm ülkeler ortak hareket edecek idi. Şöyle bir bakınca ana fikir olarak insana hiç kötü gelmiyor. Aslında eylemde de buna yakın kısa bir süreç yaşadık diyebilirim. Maalesef Y nesli bu kısa süreye şahit olamadı. Ne olduysa 11 Eylül 2001’den sonra her şey değişti. Dünya Doğu ve Batı olarak ayrıldı, huzursuzluk, acı, katliamlar her yere egemen oldu. Kendi elleriyle ortamı bozanlar, etrafa nizam vermeyi kendilerine hak gördüler. Tüm bunların sonucunda beka sorunu ve güvenlikçi politikalar öne çıktı. İktidarlar özgür iradeyi dikkate almadılar. "Ya bizdensin ya onlardan" yaklaşımı âdeta bir mahalle baskısı gibi hayatımıza egemen oldu. Normal şartlarda serbest piyasa bireylerin özgür iradeleriyle alım satımı katılmaları veya katılmamaları hakkını verir. Ancak yukarıda bahsettiğim tüm olumsuzluklar neticesinde bozulan iktisadi dengeler, yükselen enflasyon ve hayat pahalılığının katlanılamaz derece yükselmesi insanların ihtiyaçları olmasa da mal veya hizmetleri hemen satın alıp gelecekte tasarruf edebilecekleri intibaı uyandırdı. Fiyatlama ve satın alma davranışlarının bozulmasının sebebi, devletlerin vatandaşın refahını korumak yerine sürekli beka sorununu dile getirerek kamu harcamalarını önceliklendirmesiydi. Bunun sebebi aslında hükûmet ile devletin birbirine karışmış olmasıydı. Birçok ülkede iktidara gelenler bir yolunu bulup uzun süre koltukta kalmayı başarınca, siyaset tüm faaliyetlerin üzerine çıkıp öncelik kazandı, kamu harcamaları mega büyüklüklere ulaştı, kamu açıkları, aşırı borç ve sefalet kol kola dolaşmaya başladı. Ne yazık ki, dünyanın........
© Türkiye
