menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Nargilemin marpucu gümüştendir gümüşten

32 0
21.04.2025

*Nargile şarkta sosyal hayatın sembolü olmuş bir alışkanlıktır. “Yalnız nargile içilmez, Karaköy köprüsü geçilmez” derler. Nargilenin tarihî yolculuğu, XVI. asırda Hindistan’da başlar. Babür İmparatorluğu asilleri tütünün keyfini çıkarmak için kullanırdı. Nargilenin sonraki durağı, İran oldu. Mısırlılar, adına 'nargil' dediler. İlk nargileler, umumiyetle narçil denilen bir cins büyük Hindistan cevizinin kabuğu oyularak yapılan basit bir hazne ve bambu borulardan müteşekkildi. Suyla temas eden tütün dumanının içimi yumuşuyordu.

Şark sembolü

Osmanlı ülkesine nargilenin gelişi muhtemelen Sultan IV. Murad’ın saltanatı zamanına (1623-1640) rastlar. İstanbul Bayezid’de sadece nargile ikram eden ve nargileci kahvesi diye bilinen kahvehaneler vardı. Evlerde de nargile içilir, mesireye çıkıldığında nargileyi yanına almak ihmal edilmezdi. Bazı Avrupalı ressamlar, kadınları bile nargile fokurdatırken tasvir etmiştir. Nargile o kadar Şark kültürünü sembolize eden bir obje olarak görülmüştür ki, ecnebiler Türk elbiseleri giyip ellerinde nargile marpucuyla ressamlara poz vermekte yarışmıştır. Beykoz ve Yıldız çini fabrikalarında gerçek birer sanat eseri olan nargileler imal edilmiştir. Türkler her şeyde olduğu gibi, nargileye de estetik zevklerini katmışlar, bir Osmanlı nargile kültürü meydana getirmişlerdir. Cevabı nargile olan muamma (bilmece) bile düzülmüştür: Ol nedir su içinde seslenir Leblerimin busesine yaslanır Dem çeker yanar tüter hem sinesi Üfledikçe gark olur sefinesi,

Loti’nin seyyar nargilesi

XVIII. asırda seyyahların Osmanlı topraklarına yaptıkları ziyaretler sırasında nargileyle tanışmaları, bu alışkanlığın Avrupa’ya taşınmasına yol açtı. İstanbul’da bir müddet yaşayan meşhur bestekâr Ferenc Liszt, ayrılırken iftihar nişanı ile taltif edilmiş, kendisine Sultan Mecid tarafından kıymetli mücevherlerle süslü bir enfiye kutusu ve gümüş bir nargile hediye edilmişti. İstanbul âşığı Pierre Loti, bütün seyahatlerinde alıştığı nargilesini yanında taşırdı. Alman general von Moltke der ki: “Nargile, gölgeli bir ağaç, şakırdayan bir fıskiye ve bir fincan kahve Türk’e günün yarısında zevkli vakit geçirmek için yetişir.”

Kimler yok ki...

Nargile tiryakisi yüzünden belli olurdu. Ahmed Rasim, Darüşşafaka’daki hocalarından İskender Efendi’yi, “çokça nargile içmekten bıyığının burun delikleri hizasına tesadüf eden kısımları tönbeki gibi sararmış” diye........

© Türkiye