Al cetveli, çiz sınırı! Orta Doğu’da Yeni Rol Dağılımı: Sykes-Picot Anlaşması
Emperyalistler, Osmanlı İmparatorluğu'nu yendi ve harb sonrası Orta Doğu haritasını yeniden çizdi. Diplomatlar, suni sınırlar çizerek, bugün de devam eden fesat tohumlarını ekmiş oldular. “Üçüncü dünya harbi çıkar mı?” sualine, rahatça, “Birincisi bitmedi ki!” cevabı verilebilir. 1914-18 arası cereyan eden büyük harb esnasındaki anlaşmalar ve ardından kurulan gayrı adil yeni dünya nizamı, bugün de yaşanan bütün problemlerin kaynağıdır. Fransa ve İngiltere, klasik devirde Osmanlı Devleti ile hep iyi münasebetler içinde oldu. Ancak her ikisinin de ticarî ve diplomatik gayelerden öte emelleri vardı: Orta Doğu’da hâkimiyet kurmak. Politikalarını da bu davada kendilerine rakip olan Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti’nin desteklenmesi üzerine kurdular. Münasebetlerin iyice güçlendiği XIX. asır sonlarında ibre birden tersine döndü. Artık Rusya ile anlaşan İngiltere, Osmanlı Devleti için iyi düşünmemeye başladı. Orta Doğu’dan elini çekerek zayıf bir şekilde yaşaması veya tamamen ortadan kaldırılması şeklinde projeler kurmaya başladı. Sultan II. Abdülhamid hem İngiltere’yi, hem Rusya’yı ve hem de Fransa’yı hoş tutmaya çalışırken, kendisine bir destek aramış, Almanya’yı bulmuştu. Ancak Almanya’nın da Orta Doğu’daki emelleri diğerlerinden pek farklı değildi.
Kopan ipler
Sultan Abdülhamid’in 1909’da devrilmesinden sonra, memleket Germanofillerin eline geçti ve Almanya’nın kontrolüne girdi. Almanya’nın yanında, İngiliz-Fransız-Rus ittifakının karşısında Cihan Harbi’ne girilmesi de Osmanlı Devleti’nin istikbalini tamamen değiştirdi. Harbi kazansa da kaybetse de çok şeylerden vazgeçmesi gerektiği açıkça anlaşılıyordu. Birkaç sene önce, Aubrey Herbert gibi İngiliz istihbaratçılarının muvaffak organizasyonu neticesinde, 5 asır Osmanlı idaresinde yaşayan Müslüman Arnavutlar istiklalini elde etmiş, Balkanlar’da yeni bir devlet kurularak, Osmanlı Devleti’nin Adriyatik ile münasebeti kesilmişti. Projenin benzeri neden Orta Doğu’da tatbik edilmesindi? Beklenen fırsatı İttihatçılar verdi. Irkçı icraatları ve Türkleştirme politikası, başta Araplar olmak üzere Osmanlı milletleri arasında hoşnutsuzluk meydana getirdi. Osmanlı Devleti’nin otonom Mekke idarecisi Şerif Hüseyin, 1916’da hükûmeti ikaz eden iki beyanname neşretti. Bunun üzerine "vatan haini" sayıldı.
Lawrence sahnede
Suriye Valisi Cemal Paşa’nın, Arap milliyetçileriyle beraber Şerif’in akrabalarını ve damadını astırması ipleri tamamen kopardı. Harb başında Mısır’daki Arap Bürosunda vazifelendirilen, kendisine Arapları Britanya safına çekmek ve Arap milliyetçiliğini kışkırtmak vazifesi verilen istihbarat ajanı Lawrence bu safhada devreye girdi. Yıllarca İstanbul’da üst düzey bürokrat olarak vazife yapan Şerif Hüseyin ve Osmanlı meclisinde milletvekili olan oğulları ile irtibata geçerek, ayaklanma mukabilinde, Suriye ve Irak’tan Yemen’e kadar uzanan Arap topraklarında bir Haşimî Arap İslâm İmparatorluğu vadetti. Şerif, İngilizlerin tasvibi olmadan mıntıkada bir iş yapılamayacağını gayet iyi biliyordu. Denize düşen yılana........
© Türkiye
