"Biz Meşrutiyetçiyiz" demek!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in "Biz Sened-i ittifak taraftarıyız. Biz Meşrutiyetçiyiz, biz İttihatçıyız..." gibi ifadeleri toplum zihninde nasıl bir algıya sebep oluyor bilemiyorum. Fakat şurası muhakkak ki sened-i ittifakçı nedir, meşrutiyetçiler kimdir ve ittihatçılar nasıl insanlardı desek bilenler için yeknesak bir ifade çıkmaz. Birleştikleri buluştukları noktalar elbette vardı. Fakat aynı zamanda çok farklı fikirlere ve hedeflere de mensuptular. Aslında bu tip ifadeler bizim tarih okumalarını hakkıyla yapamadığımızın göstergesidir. Türkiye’de iktidara talip bir parti başkanının şu sözleri, bir imparatorluk yitirdiğimiz olayların ne anlama geldiğini hâlâ hiç bilmediğini göstermektedir. Hiçbir Rum’un hiçbir Avrupalının Bizans’ın yıkılışına sevindiğini görmedim. Ayrıca Avrupalı için Bizans kendi devleti de değildi. Kendi inancı ve itikadına da ters görüşteydi. Buna rağmen sevindiklerini göremezsiniz. Bizdekiler kendi cihanşümul imparatorlularını yıkılışa götürenleri aradan bir asırdan fazla geçtiği hâlde alkışlamaya, hatta zil takıp oynamaya devam ediyorlar. Evet şurası çok net belli ki tarih derslerimiz sıkıntılı. Gençlerimizi vatan sevdalısı yapmaya götürmüyor. Belki vatan düşmanlığını aşılıyor. Bu belki doğrudan olmuyor. Ancak vatanı yıkanları, toprağını yabancılara peşkeş çekenleri seversen bu zihniyetin seni oralara çekeceği aşikârdır. Tam da 117. yıl dönümü günlerinde meşrutiyetçileri tanıyalım biraz öyleyse. Farklı fikirlerde de olsa bunları bir araya getiren nokta Sultan II. Abdülhamid Han düşmanlığı idi. Nasıl olmuştu bu? Avrupalıların Tanzimat’tan itibaren Osmanlı ülkesinde ektiği tohumlar meyvesini vermişti. Mason siyasiler kadar mason eğitimciler de artık devredeydi. Bunlar, II. Abdülhamid Han’ın açtırmış olduğu yüksekokullarda eğitim gören gençleri yeraltı örgütleri ile geleceğe hazırlayacaklardı. Sonunda onları, zorla düşürülemeyen ve baş eğdirilemeyen Hakan’a ölüm vuruşunu yapacak güçler hâline getireceklerdi. İlk olarak 1889 yılında Ohrili İbrahim Temo, Arapgirli Abdullah Cevdet, Diyarbekirli İshak Sükûti, Bakülü Hüseyinzade Ali ve Kafkasyalı Mehmet Reşit gibi askerî tıbbiye öğrencileri “İttihad-ı Osmani” adıyla bir örgüt kurdular. Hedef ülkeye Meşrutiyet'i getirmekti. II. Abdülhamid Han düşmanlarını bir araya getiren Jön-Türk Hareketi, 4-9 Şubat 1902 tarihinde, Paris’te ilk büyük kongresini tertip etmiştir. Kongreye katılanların kimlik ve kişilikleri incelendiğinde akla tek bir mısra geliyordu: “Böyle gecenin hayr umulur mu sabahından!” Türk, Arap, Arnavut, Kürt, Çerkez, Yunan, Bulgar, Yahudi ve Ermeni gibi farklı milletlere mensup 47 delege, Paris’te Fransa Enstitüsü üyesi M. Lefevre-Politalis’in evinde toplanmıştı. Görüldüğü üzere kongre, karmakarışık unsurlardan mürekkepti. II. Abdülhamid Han bu toplantıdan haberdar olmuş ve Fransız polisi vasıtasıyla engellemek istemişti. Fakat Jön-Türklerin derin bağlantıları nedeniyle buna imkân bulamamıştı. Görüşmelerin Türkçe ve Fransızca yapıldığı bu kongrede, anayasayı garanti edecek, hürriyet ve adalet rejimini getirecek bir yönetim için mevcut yönetime karşı ihtilâl yapılması kararına varıldı. Şimdi........
© Türkiye
