menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suriye’nin kader oyunu: SDG’nin hayali, Türkiye’nin kararlılığı

28 1
07.09.2025

Suriye’nin kuzeyinde rüzgâr yeniden sert esiyor. SDG’nin kurucu bileşenlerinden olan PYD’nin eş başkanı Salih Müslim “Yeni Suriye hükûmeti ademimerkeziyetçiliği tanımazsa bağımsızlık talep etmek zorunda kalacağız” diyerek hem Şam’a hem Ankara’ya meydan okudu. Ancak burada kritik nüans şudur: PYD, Suriye’deki Kürt siyasi partisi olarak temel olarak siyaset yapar; sahadaki fiilî ve ikircikli oyun alanını oluşturan esas aktör SDG’dir. SDG, bir yandan Şam ile müzakere masasına oturuyor, diğer yandan ABD ve Fransa’nın gölgesinde “federalizm” hayalini sahada dayatıyor. Yani siyaseten PYD bir parti olarak Şam ve uluslararası arenayla konuşurken, SDG sahada hem masada hem çatışmada bir ikircikli politika yürütüyor. İsrail’in Dürziler ve Nusayriler üzerinden yürüttüğü bölgesel hamleler, SDG’nin sahadaki risk algısını ve öz güvenini etkiliyor; ancak bu, Kürtlere doğrudan bir destek sağlamıyor. SDG’nin öz güveni, tamamen sahadaki güç dengeleri ve mevcut boşluklardan kaynaklanıyor. SDG, bir ayağıyla kısmen Şam’da, diğer ayağıyla Washington ve Tel Aviv’in masasında bir aparat; bu durum, küresel güçlerin etkisiyle ikircikli bir piyon hâline gelmesine yol açıyor. Türkiye’nin pozisyonu ise nettir: Üniter devletin korunması. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Erdoğan’ın “kıblesini şaşıran kaybeder” sözleri, sadece PYD, SDG değil, perde arkasında ABD ve İsrail’e verilmiş açık bir mesajdır. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “SDG/YPG İsrail’in yörüngesindedir” açıklaması da, Ankara’nın meseleyi salt bir Kürt sorunu değil, çok boyutlu bir güvenlik tehdidi olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Bu noktada Türkiye’nin meseleyi bir beka sorunu........

© Türkiye