Tatlıların sultanı, sultanların tatlısı: Evet Antepli... İçinden
Sadrazam baklavaya nazlanan İngiliz elçisine sorar: “Niye yemiyorsunuz?” -Çok doydum efendim tıka basa. -Peki şimdi odaya sultan girecek olsa? -Sıkışır bir yer gösterirdik sonunda. -Bu da taamların sultanı ama! Türkler koyun sütünü ve buğday ununu ayrı tutar. Hamuru inceden açar, içine badem koyar, tereyağıyla harmanlayıp katlar, fırına atarlar. Şerbet ve cüllâb (gül suyu) akıtır, ballı börek yaparlar. Baklava börek eski dosttur, şuara (şairler) ikisini birlikte kullanır mısralarında. Börek 8-10 kat yufkadan yapılır baklava ise yirmi, otuz, kırk belki daha fazla. Bazı ustalar harcı yufkanın içine koyup üçgen kıvırır hani Arapların senbuse (samsa) dedikleri çörekleri andırırlar. Bilmem şöbiyet oradan mı geldi acaba? Baklava saray ve şölen tatlısıdır, has un, süzme yağ, mermer tezgâh, taş fırın, odun ateşi ister, ustalık ister hepsi bir yana. Bu yüzden hanımlar evde helva, pelte, şekerpare, sütlaç, güllaç yapar savuştururlar. Baklava “bayramdan bayrama!” Tatlı kokusu alan çocuk o günün mühim olduğunu anlar bayram değilse de kandil, ya da cuma.
İYD MÜBAREK
Bayramlarda ustalara çok iş düşer, hayırseverler mektep, medrese ve kışlalara tepsi tepsi baklava yollar. Düşünün her kat oklavadan geçer, kâğıttan incedir, üç kat yayılsa altından yazı okunur rahatlıkla. Telaşe sadece asitaneyi değil, memleketi sarar baştan başa. Evliya Çelebi anlatır: Belgrad baklavası kağnı tekeri büyüklüğünde tepsilere yapılır, belki bin kattır, lakin bir penes (hafif Macar akçesi) bıraksan batar. Sini devasadır, fırına sığmaz, zemine köz yayar, şerbeti kovayla akıtırlar, 300 nefer yese doyar. Bilirsiniz düğün öncesi damat namzedi kız tarafına baklava yollar. Yeni ev, araba alanlar da baklava ısmarlar arkadaşlarına. Askere giden baklava ile uğurlanır, hacdan dönen karşılanır baklavayla. Mektebe başlayan minikler, âmin alayına katılan tıfıllar, baklava yer, doyasıya...........
© Türkiye
