menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Soru ve cevaplarla İmamoğlu soruşturması

20 2
01.06.2025

Avukat Cengiz Gülaç Bu yazıda Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte çok sayıda kişi hakkında yürütülen soruşturmada muhalif isimlerin çarpıttığı hukuki kavramları ve meseleleri ele alacağım. Maksadım yargı dağıtmak değil, yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelmiş evrensel yargı ilkelerine vurgu yapmak… İmamoğlu’na sorulan somut sorularla yeni çıkan itirafçı beyanlarına baktığımızda, soruşturmanın sadece gizli tanık beyanlarıyla yürütüldüğü iddiasının, bir kara propaganda olduğu gerçeğine ulaşıyoruz. “Mağdur ve makbul” olanlar bugün tek tek konuşmaya başladı. “Ekrem İmamoğlu gerçekten suçlu olsa, ortaya deliller çıksa, kamera görüntüleri bile çıksa artık hiç kimse İmamoğlu’nun suçlu olduğuna inanmaz!..” Makaleyi yazmaya karar verdiğimde beynimin içinde çınlayan bu sözleri düşünüyordum. Zaten ikna edilmiş kişilere hukuktan bahsedilebilir mi? Yukarıdaki sözün zihniyetine izah yapılamaz ama hukukun aynı kişilerce sonsuz bir öfkeyle çarpıtılmasına elbette bir cevap verilmelidir. *** İki arkadaş balonla seyahat ederken şiddetli bir rüzgâr çıkmış ve balon gökyüzünde savrulmaya başlamış. Bir müddet sonra hava sakinleşmiş ama balondakiler de yollarını kaybetmişler. Balondakilerden biri aşağıda gördüğü adama seslenerek nerede olduklarını sormuş. Adam “Yerin 100 metre yukarısındasınız” deyince soruyu soran adam arkadaşına dönmüş ve şöyle demiş: “Aşağıdaki kişi kesinlikle bir avukat!” Arkadaşı, “Nereden anladın?” diye sorunca da cevap vermiş: “Verdiği bilgi yüzde yüz doğru bir bilgi ancak hiçbir işimize yaramıyor!” *** Meslektaşlarımın hoşgörüsüne sığınarak söylemeliyim ki, bizim meslekte herkesin kabul ettiği, yüzde yüz doğru olan fakat kimsenin de riayet etmediği için işine yaramayan ve maalesef bundan dolayı da kimsenin ciddiye almadığı kesin doğrular vardır. “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” ve “masumiyet karinesi” gibi… Bu yazıda Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte çok sayıda kişi hakkında yürütülen soruşturmada muhalif isimlerin çarpıttığı hukuki kavramları ve meseleleri ele alacağım. Amacım yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelmiş evrensel yargı ilkelerine vurgu yapmak. “Sinan Ateş Soruşturması”nın gizliliğini ihlal edip masumiyet karinesini hiçe sayanlar gibi yargı dağıtmak değil! Şunu hemen belirtmeliyim ki yazacağım bütün konu ve mefhumlara açık kaynaklardan ulaşabilirsiniz.

GİZLİ TANIK BEYANI

Soru-1: “Dosyada gizli tanık beyanlarından başka delil yok. Gizli tanık beyanıyla hüküm kurulamaz. Bu önerme doğru değil mi?” Cevap-1: Açık kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere göre Ekrem İmamoğlu 121 sayfa ifade vermiş. Bu ifadenin, İmamoğlu’nun “cevaplamayı zül addettiği” ve çoğunlukla cevap vermekten imtina ettiği kısmı yaklaşık olarak 115 sayfa. Yani gizli tanıkların ifadeleriyle ilgili kısım sadece ve sadece 6 sayfa. Dosyadaki başkaca delil ve yeni ortaya çıkan gerçek isimli tanık ve/veya itirafçı beyanlarını saymasak bile aslında dosyada gizli tanıkların beyanları savcılık açısından çok fazla öneme sahip değil. Ki, an itibarıyla ifade verenlerin sayısının yüze yaklaştığı konuşulmakta. Peki, hukukumuzda gizli tanık nasıl ele alınmış? Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 58. maddesi gizli tanık müessesesini düzenliyor. Kanunun içeriğinden daha önemli olanı, içtihatlarda gizli tanık için ne gibi kararlar verilmiş, sorusunun cevabı. Anayasa gereği taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle tanıdığımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yerleşik içtihatlarında özetle gizli tanık beyanının delil olabilmesi hakkında şöyle diyor: “Yalnızca kimliği gizlenen tanıkların beyanlarından hareketle mahkûmiyet kararı verilmesi kabul edilemez. Bu nedenle iddianın, gizli tanık beyanlarının yanında başka inandırıcı, somut ve pekiştirici delillerle desteklenip kanıtlanması gerekir.” İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının AİHM kararına uygun hareket ettiğini nereden anlıyoruz? Ekrem İmamoğlu’na sorulan soruların ’inden fazlası (bugün için) gizli tanık beyanına dayanmıyor. Özetle, dosyada gizli tanık beyanından başka delil yok, önermesi doğru değil. Soruşturmanın sadece ama sadece gizli tanık beyanlarıyla yürütüldüğü ise hiç doğru değil. Zira AİHM ve yerleşik içtihatlarımız........

© Türkiye