Ehl-i sünnet inancı ve denge arayışı
Dr. Mehmet Yavuz
Prefrontal korteks, yani mantık-muhakeme merkezi, aşırılıklar arasında devamlı denge arar; inanç da böyledir. Ne mutlak kuşkuya dayanabilir ne de akıl dışı bir itaate. Ehl-i sünnet aklı, işte bu nöropsikolojik dengeye benzer, düşüncenin taşkınlığını frenleyen, duygunun körlüğünü aydınlatan bir merkez gibidir.
Ehl-i sünnet itikadını anlamanın en doğru yolu, onun dışındaki uçlara bakmaktır. Zira denge, daima iki zıt uç arasında bulunur. İslam tarihinde bu uçlardan biri aşırı akılcılıkla, diğeri ise aşırı vesveseyle temayüz etmiştir.
Bugün insanlık “neye inanacağını” değil, nasıl inanacağını unuttu!
Tarih boyunca insanın en büyük gayreti, hakikati bulmak ve onu akıl ve kalp arasında dengelemek olmuştur. Bu dengeyi kaybeden toplumlar, kimi zaman aklı putlaştırıp vahyi unuttular; kimi zaman da aklı reddedip kör bir teslimiyetin karanlığına sığındılar.
İşte İslam’da orta yolu temsil eden Ehl-i sünnet itikadı, bu iki uç arasında dengeyi korumaktadır. Ne aklı tek kriter yapar ne de onu tamamen yok sayar. Akıl vahyin ışığında yürür; vahiy aklın idrakini güçlendirir.
Nöropsikoloji açısından bakıldığında bu tutum, insan beyninin işleyişine de son derece uygundur. Zira beyin uçlarda değil dengede huzur bulur.
Prefrontal korteks, yani mantık-muhakeme merkezi, aşırılıklar arasında devamlı denge arar; inanç da böyledir. Ne mutlak kuşkuya dayanabilir ne de akıl dışı kör ve bağnaz bir itaate. Ehl-i sünnet inancı, işte bu nöropsikolojik dengeye benzer, düşüncenin taşkınlığını frenleyen, duygunun körlüğünü aydınlatan bir merkez gibidir.
Bu yaklaşım, yalnızca teolojik bir duruş değil, aynı zamanda ruhsal sağlığın da temelidir. Çünkü insan zihni, hakikatin bir kanadında aklı, diğerinde kalbi taşır. Biri eksik olduğunda duruş dengesini kaybeder; tıpkı modern çağın insanının yaşadığı gibi…
Ehl-i sünnetin “itidal” hâli hem inançta hem psikolojide bir denge reçetesi gibidir. Akıl, ölçüyü kaybetmeden inanır; iman, sınırlarını bilerek derinleşir.
BEYNİN İNANÇLA İLİŞKİSİ: NÖROPSİKOLOJİK BOYUT
İnanç, yalnızca kalpte hissedilen bir duygusal hâl değildir; beynin çok katmanlı bir organizasyonudur. Modern nöropsikoloji, inanç süreçlerinde özellikle üç bölgenin aktif rol oynadığını gösterir: Prefrontal korteks, limbik sistem ve anterior singulat korteks...
Prefrontal korteks, akıl yürütme ve muhakeme merkezidir. İnsanın “Neden, niçin” sualini sorduğu, tutarlılığı aradığı yerdir. Limbik sistem ise duyguların, özellikle de imanın sıcak tarafı olan teslimiyetin merkezidir. Singulat korteks ise bu iki kutup arasında bir köprü kurar; yani duyguyla düşünceyi, kalple aklı uzlaştırır.
İşte Ehl-i sünnet de bu biyolojik hakikatin manevi karşılığı gibidir. Zira Ehl-i sünnet inancı, tamamen “aklıselim” denilen akıllara uygun bir inancı temsil etmektedir. Bu aklıselim, peygamberlerde (aleyhimüsselam) ve onların yolunda giden yüksek âlimlerde bulunur. Beyindeki bu biyolojik hakikat hem inancı doğru olarak algılamaya hem de hiç aşırılığa düşmeden akılla duyguyu, imanla idraki barıştıran bir zihin yapısını oluşturur.
Beyin bazen içsel bir çatışmaya girer. Yetersiz, kıt akıllarla yapılan sorgulamalar ve aşırı rasyonalite limbik sistemi susturur, kişi manevi duygulardan kopar; aşırı duygusallık ise prefrontal alanın dengesini bozar, muhakemeyi zayıflatır. Sonuçta ortaya çıkan tablo, modern çağın krizi: Akıllı ama........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d