menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’nin ve İsveç’in “Tarafsızlık” Politikaları ve Jeopolitik İşbirlikleri

10 0
13.10.2025

Günümüzde “tarafsızlık” kavramını iyi analiz edebilmek için, II. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar Türkiye ve İsveç’in izlediği “tarafsızlık” politikalarını tarihsel, ekonomik ve etik boyutlarıyla karşılaştırmalı olarak incelemek bize bu konuda yeterli bir örnek sunmaktadır. Örneğin, her iki ülke de savaş yıllarında tarafsızlık söylemini sürdürürken, fiilen Nazi Almanyası’na stratejik nitelikte hammadde ihracatı yaparak savaş ekonomisine dolaylı katkı sağlamıştır. Türkiye’nin krom, İsveç’in ise demir cevheri ticareti üzerinden yürüttüğü bu ilişkiler, tarafsızlığın ekonomik ve ahlaki sınırlarını tartışmaya açmıştır. Savaş sonrası dönemde Türkiye, ABD ve NATO ile askeri işbirliğini derinleştirirken; İsveç, formel tarafsızlığını koruyup Batı bloğuna dolaylı destek veren bir “aktif tarafsızlık” politikası benimsemiştir. Erdoğan döneminde Türkiye’nin, ABD ve İsrail’in Irak, Suriye ve Filistin’deki askeri operasyonlarına yönelik söylem–pratik tutarsızlığı ise dış politikanın etik meşruiyetini zedeleyen yeni bir örnek olarak öne çıkmaktadır. Makale, iki ülkenin tarihsel tarafsızlık stratejilerini, realizm ve etik kuramları çerçevesinde değerlendirerek, ekonomik çıkarlar ile ahlaki sorumluluk arasındaki gerilimi eleştirel bir biçimde analiz etmektedir.

Devletlerin dış politikadaki yönelimleri çoğu zaman resmi söylemlerden daha karmaşık bir yapıya sahiptir. “Tarafsızlık” kavramı, özellikle savaş dönemlerinde ve uluslararası kriz anlarında, hem etik hem stratejik hem de ekonomik açıdan yeniden tanımlanma eğilimindedir. Bu durumun tarihsel örneklerinden biri, II. Dünya Savaşı döneminde Türkiye ve İsveç’in izlediği politikalar olmuştur. Her iki ülke de resmi olarak tarafsızlıklarını ilan etmiş, ancak pratikte savaşın büyük güçleriyle belirli düzeylerde ekonomik ve stratejik işbirlikleri yürütmüştür (Armaoğlu, 2005; Kent, 1996).

Türkiye’nin savaş süresince Almanya’ya krom ihraç etmesi, İsveç’in demir cevheri ve rulman üretimiyle Nazi Almanyası’na katkı sağlaması, “tarafsızlık” söyleminin sınırlarını ortaya koymuştur (Zürcher, 2010; Gilmour, 2011). Savaşın sonrasında bu durum, uluslararası ilişkiler literatüründe “ekonomik tarafsızlık” kavramının yeniden yorumlanmasına yol açmıştır. Türkiye örneğinde, bu politika hem savaş dışı kalma stratejisi hem de ekonomik zorunlulukların bir bileşimidir (Ahmad, 1993).

Günümüz jeopolitiğinde ise benzer tartışmalar, özellikle ABD ve İsrail ile ilişkiler bağlamında yeniden gündeme gelmiştir. Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası dönemde, Batı blokuna eklemlenme sürecinde ABD ile kurduğu askeri, ekonomik ve diplomatik bağlar; ayrıca 1990’lardan itibaren İsrail ile geliştirdiği stratejik işbirlikleri, ülkenin dış politika yönelimlerinin etik sınırlarını yeniden gündeme taşımaktadır (Balcı, 2013; Altunışık, 2016). Bu ilişkiler, zaman zaman kamuoyunda “gizli ticaret” veya “örtülü işbirliği” tartışmalarına konu olmuş; özellikle Filistin meselesi bağlamında Türkiye’nin politik tutarlılığı tartışılmıştır.

2.1. Türkiye’nin Krom İhracatı ve Almanya ile İlişkileri

Türkiye, II. Dünya Savaşı sürecinde resmi olarak tarafsız bir politika benimsemiş olsa da, savaşan devletlerle ekonomik ilişkilerini sürdürmüştür. En dikkat çekici örnek, 1940’lı yıllarda Almanya’ya yapılan krom ihracatıdır. Krom, zırh üretiminde ve silah sanayisinde kritik öneme sahip bir madde olduğundan, bu ticaret Türkiye’nin savaş dışı kalma stratejisine rağmen Almanya ile dolaylı bir bağlantı kurmasına yol açmıştır (Armaoğlu, 2005, s. 414).

Bu süreçte Türkiye, hem Almanya’nın ekonomik taleplerine hem de Müttefik Devletlerin baskılarına maruz kalmıştır. 1943 sonrasında Müttefiklerin artan diplomatik baskısı sonucunda Türkiye, Almanya’ya krom ihracatını kesmek zorunda kalmıştır (Kent, 1996). Ancak bu döneme kadar yapılan ticaret, Almanya’nın savaş gücünü kısmen desteklemiştir. Bu durum, Türkiye’nin tarafsızlık politikasının ekonomik ve diplomatik boyutlarını birlikte değerlendirmeyi gerektirir (Zürcher, 2010, s. 312).

Ekonomik çıkarlar, savaşın yıkıcı etkilerinden kaçınmak isteyen Türkiye açısından hayatiydi. Hükûmet, krom ticaretini yalnızca ekonomik kazanç olarak değil, aynı zamanda diplomatik manevra alanı yaratmanın bir yolu olarak da görmüştür. Böylece Türkiye, Almanya ve Müttefikler arasında “denge politikası” güderek, savaş dışı kalmayı başarmıştır. Bu tutum, kısa vadede devlet güvenliği açısından faydalı olsa da, uzun vadede etik ve tarihsel sorumluluk tartışmalarını beraberinde getirmiştir (Ahmad, 1993).

2.2. İsveç’in Demir ve Rulman Endüstrisi

İsveç de II. Dünya Savaşı’nda tarafsızlığını koruyan ülkeler arasında yer almıştır. Ancak İsveç’in demir cevheri ihracatı, Nazi Almanyası’nın savaş ekonomisini desteklemiştir (Gilmour, 2011). İsveç’in yüksek kaliteli demir cevheri, Alman silah sanayisinin çelik üretiminde temel bir girdiydi. Bu durum, İsveç’in ekonomik bağımsızlığı ile etik sorumluluğu arasında bir çelişki yaratmıştır (Hansson, 2006).

İsveç ayrıca, Almanya’ya rulman, endüstriyel ekipman ve çeşitli mühendislik malzemeleri tedarik etmiştir. Bu tür ihracatlar, savaşın seyrini etkileyebilecek kadar önemliydi. Ancak İsveç hükûmeti, bu ticaretin tarafsızlık statüsünü zedelemediğini savunmuştur (Carlgren, 1993). İsveç’in dış politikası, büyük ölçüde kendi toprak bütünlüğünü ve iç ekonomik istikrarını koruma hedefiyle şekillenmiştir.

Bununla birlikte, savaş sonrası dönemde İsveç’in Nazi Almanyası ile sürdürdüğü ekonomik ilişkiler uluslararası düzeyde sert eleştirilere maruz kalmıştır. Özellikle 1945 sonrası Nuremberg Mahkemeleri bağlamında yapılan tartışmalarda, İsveç’in “aktif tarafsızlık” politikası ahlaki bir problem olarak görülmüştür (Hansson, 2006).

2.3. Tarafsızlığın Sınırları: Ekonomik Çıkar ve Politik Baskı

Türkiye ve İsveç’in savaş yıllarındaki tarafsızlık politikaları, devletlerin ekonomik çıkarları ile etik sorumlulukları arasındaki gerilimi göstermektedir. Her iki ülke de dış ticaret ilişkilerini sürdürerek ekonomik devamlılık sağlamış, ancak bu durum savaşan taraflardan biriyle dolaylı işbirliği anlamına gelmiştir (Zürcher, 2010; Gilmour, 2011).

Bu stratejik denge politikası, klasik realizm teorisinin öngörülerine uygundur: Devletler, hayatta kalmak için ahlaki kaygılardan ziyade güç ve güvenlik öncelikleriyle hareket ederler (Morgenthau, 1948). Türkiye’nin krom ihracatı da bu bağlamda değerlendirilebilir; tarafsızlık bir ideolojik tercih değil, jeopolitik bir zorunluluktu.

Ancak etik açıdan bakıldığında, bu tür politikaların “dolaylı sorumluluk” doğurabileceği tartışmalıdır. İsveç ve Türkiye örnekleri, uluslararası hukukta ekonomik işbirliğinin savaş suçlarına nasıl dolaylı katkıda bulunabileceğine dair erken örnekler sunar. Bu nedenle, bu iki ülkenin “tarafsızlık” kavramını yeniden değerlendirmeleri, modern dış politika analizlerinde önemli bir ders niteliği taşımaktadır.

2.4. İsveç’in Tarafsızlık Politikalarının Gelişimi ve Etik Tartışmalar

İsveç’in II. Dünya Savaşı’ndaki tarafsızlığı, resmi söylem açısından oldukça net görünse de, pratikte “aktif tarafsızlık” olarak tanımlanan bir yaklaşımı yansıtmaktadır. İsveç, savaş boyunca Almanya’ya demir cevheri ve rulman gibi stratejik öneme sahip malzemeleri ihraç etmiş; bu malzemeler Nazi Almanyası’nın silah ve zırh üretiminde kritik rol oynamıştır (Hansson, 2006). Buna rağmen İsveç hükümeti, bu ticaretin tarafsızlık statüsünü ihlal etmediğini savunmuş ve büyük ölçüde iç ekonomik istikrar ile toprak bütünlüğünü koruma gerekçesiyle hareket etmiştir (Carlgren, 1993).

İsveç’in tarafsızlık anlayışı, savaş sonrası dönemde de tartışmalı olmuştur. 1945 sonrası yapılan uluslararası değerlendirmeler, İsveç’in ekonomik işbirliği yoluyla savaşın seyrine dolaylı katkıda bulunduğunu göstermiştir. Özellikle Nuremberg Mahkemeleri ve tarihsel analizler, İsveç’in tarafsızlık politikasının etik sınırlarını sorgulamıştır (Gilmour, 2011). Bu bağlamda İsveç, tarafsızlığını yalnızca diplomatik bir söylem olarak sürdürmekle kalmamış; aynı zamanda Batı bloğuna dolaylı destek vererek savaş sonrası Avrupa’nın ekonomik yeniden yapılanmasına katkıda bulunmuştur.

2.5. İsveç’in Soğuk Savaş ve Sonrası........

© Turkish Forum