Lozan’a Yönelik ABD Kontrollü Terör Örgütü PKK’nın Hamlesi, EBÖ (Erdoğan-Bahçeli-Öcalan) İttifakı ve Türkiye’nin Ulusal Egemenliği: Yeni Bir Atatürkçü Direniş Programına Doğru
2025’te terör örgütü PKK’nın Lozan Antlaşması’na yönelttiği ideolojik saldırılar, buna içeriden eşlik eden siyasal hamleler, TBMM’de kurdurulmak istenen komisyon ve “açılım” sürecinin siyasi sorumluluğu birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerine karşı yürütülen iç ve dış kuşatmanın Lozan karşıtı küresel bir projenin parçası olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Bu nedenle, Atatürkçü bir direniş stratejisinin ertelenemez bir zorunluluk hâline geldiği görülüyor.
Cumhuriyetimizin temel taşlarından biri olan Lozan Antlaşması’na yönelik saldırılar, yalnızca silahlı terör örgütlerinin değil, aynı zamanda iç siyasetteki yapısal ittifakların ve küresel projelerin bir sonucu olarak görülmelidir. Son yıllarda Türkiye’de yaşanan yönetim krizi, güvenlik zaafiyetleri ve milli birlikteki çözülme, bu saldırıların toplum nezdinde meşruiyet kazanmasına zemin hazırlamaktadır.
Bu bağlamda, bir yandan terör örgütü PKK’nın Lozan karşıtı açıklamaları, diğer yandan “yeni anayasa” ve “çözüm süreci” eksenli iç siyasi planlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerine dönük sistematik bir kuşatmanın parçalarıdır.
Sözde feshedilen terör örgütü PKK/KCK’nın Avrupa’daki liderlerinden Zübeyir Aydar, 2025 yılında yaptığı açıklamalarda Lozan Antlaşması’nı “soykırımın başlangıcı” olarak nitelemiş, yeni bir uluslararası statüko ve anlaşma çağrısı yapmıştır. 26 Temmuz 2025’te Lozan’da miting düzenleyeceklerini belirten Aydar, “Haritalar değişebilir” ifadesiyle açıkça bir jeopolitik revizyon çağrısı yapmıştır.
“Lozan statükosu aşılıyor, Kürtler yeni bir statü talep ediyor.”
Bu çıkış, yalnızca Türkiye’nin değil, Irak, İran ve Suriye gibi devletlerin de üniter yapılarını hedef alan bir stratejik girişimdir. Terör örgütü PKK, ABD ve Batı destekli BOP bağlamında, Ortadoğu’da etnik temelli parçalı yapılar üzerinden jeopolitik müdahaleye uygun alanlar yaratmayı amaçlamaktadır.
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması, Sevr’e karşı kazanılmış bir hukuki, askeri ve diplomatik zaferdir. Sadece Türkiye’nin sınırlarını değil, aynı zamanda bağımsızlık statüsünü de tanımlamış ve garanti altına almıştır.
Lozan yalnızca sınır değil, egemenlik tesis eden bir “kurucu metindir.”
Bu nedenle Lozan’a yönelik her saldırı, doğrudan doğruya Cumhuriyetin siyasi mimarisine yönelik bir saldırı........
© Turkish Forum
