Altın Portakal’da Sinemanın Kalbinde, Kalpten Bir Değerlendirme
62’nci Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu yıl da sinemanın kalbini Akdeniz kıyısında attırdı. Açılış törenindeki “kalpten” teması, ilk andan itibaren şehrin ruhuna ve sinemaseverlerin enerjisine sirayet etti. Fakat festival boyunca, sinema kadar konuşulan bir başka konu da organizasyonel tercihlerin yarattığı tartışmalar oldu…
Bu yıl konuk ve basın ağırlama tarihleri iki farklı takvime bölündü. Bu uygulama, festivalin özünde yer alan “filmleri izleyip bütüncül bir değerlendirme yapabilme” ilkesine ne yazık ki gölge düşürdü. Yarışma filmlerini baştan sona takip etmeye çalışan basın mensupları ve sinema yazarları için bu sistem, ciddi bir dezavantaja dönüştü. Üstelik, salonda görünmeyen bazı isimlerin tam akreditasyonla festivalde yer alması, bu kararın kriterlerine dair soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Açılış töreni ve seans girişlerinde yaşanan kargaşa da bu yılın en çok konuşulan başlıklarından biriydi. Basın akreditasyonu ve davetli kartı olan katılımcıların, genel izleyiciyle aynı girişlerden alınması, özellikle salon önlerinde gereksiz bir kaos ve tartışma ortamı yarattı. Festival gibi köklü bir organizasyonda bu tür aksaklıkların hala yaşanıyor olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.
Bir diğer eleştiri konusu da festivalin beşinci gününde, Ulusal Yarışma kapsamında gösterilen “Aldığımız Nefes” filmi öncesinde yaşandı. Salon tam zamanında dolmuşken, ana jüri üyelerinin gecikmesi nedeniyle tüm seyirci yaklaşık yarım saat bekletildi. Hava koşulları gerekçe gösterilse de bu durum hem izleyiciye hem filme duyulan saygı açısından olumsuz bir izlenim bıraktı.
Tüm bu detaylara rağmen Antalya, yine de sinemanın büyüsünü ve toplumsal belleğini kalpten hissettiren bir atmosfer yaratmayı başardı. Kırmızı halıdan kısa film gösterimlerine, açık hava sinemalarından ustalık sınıflarına kadar uzanan etkinlikler zinciri, kentin sinemayla kurduğu bağı bir kez daha hatırlattı. Ancak festivaller yalnızca perdedeki filmlerden ibaret değildir; aynı zamanda sektörün nabzının tutulduğu, yeni iş birliklerinin kurulduğu, fikirlerin paylaşıldığı platformlardır. Bu noktada, yönetmenlere ve oyunculara ulaşmanın zorluğu, basınla temasın sınırlı kalması da önemli bir eksiklik olarak göze çarpıyor.
Tüm bu artılar ve eksilerle 62’inci Altın Portakal hem sinemanın kalbini hem de Türkiye’nin kültürel nabzını tutan bir festival olmaya devam ediyor. Fakat bu “kalpten” festivalin, kalbin ritmini bozmadan ilerlemesi için, organizasyonel adaletin ve şeffaflığın da tıpkı jüri kararları kadar önemsendiği bir gelecek gerekiyor.
Antalya Altın Portakal Film Festivali Üzerine Ödül Töreni Öncesi Notlar
Altın Portakal’da sinemanın kalbindeydik! Gazeteci ve Yazar Ajanı Sayım Çınar ile birlikte hem ulusal hem uluslararası yarışma filmlerinin peşine düştük, her karede bir hikaye, her hikayede sinemanın büyüsü vardı. Antalya’nın parlayan ışıkları altında salonlara girip çıkarken, kimi zaman bir yönetmenin ilk heyecanına, kimi zaman yılların ustalığına tanıklık ettik. Perdede akan görüntülerle birlikte, aslında bir ülkenin hayallerini, kırılganlıklarını ve umutlarını izledik.
Tüm bu gözlemler ışığında, 62’nci Altın Portakal’ın sinemasal nabzını daha yakından hissedebilmek için, bu yıl yarışmalarda öne çıkan filmlere dönelim. Aşağıda yer alan notlar, ödül töreni öncesinde festivalin genel seyrine ve filmlerin bıraktığı etkiye dair kişisel değerlendirmelerimi içeriyor.
Ulusal Yarışma: Türkiye’nin Hikayeleri
Sahibinden Rahmet
Emre Sert ve Gözde Yetişkin’in yönetmenliğini üstlendiği “Sahibinden Rahmet”; köye düşen bir meteorla başlayan hikayesinde, aslında gökten gelen bir taşın değil, insanın içindeki açgözlülüğün dışavurumu. Bir anda gelen şansın bir topluluğu nasıl dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor ve olay örgüsünde umut, hırs ve çıkarlar birbirine karışıyor.
Başrollerini Cem Yiğit Üzümoğlu ve Aslı İnandık’ın üstlendiği, Sarp Akkaya, Ozan Çelik, Pınar Çağlar Gençtürk’ün oyuncu kadrosunda yer aldığı filmde karakterler özellikle başroldeki isimlerin üzerine hiç oturmuyor. Hikayenin de özgünlükten uzak, daha önce benzerini........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d