menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Her şeye karşı çıkma hastalığını bırakın!

54 4
27.06.2025

İran ile İsrail arasında başlayan ve sonradan ABD’nin de müdahil olduğu savaşın ardından, “Hangi ülkenin elinde ne tür silahlar var?” sorusu dünya gündeminin merkezine yerleşti. Bu tartışmalar hâlâ sürüyor. Bölgesel denklemde Türkiye’nin askerî gücü de bu çerçevede dikkatle izlenen başlıca konulardan biri hâline geldi.

Türkiye, son yıllarda kara, deniz ve hava kuvvetleri alanlarında millî savunma teknolojilerinde önemli bir atılım gerçekleştirdi; yerli ve millî üretim kapasitesini kayda değer ölçüde artırdı. Irak, Suriye ve Türkiye topraklarında eş zamanlı olarak yürütülen terörle mücadele operasyonları büyük ölçüde bu yerli ve millî sistemlerle sürdürüldü. Karabağ’ın işgalden kurtarılması sürecinde sağladığı teknolojik ve stratejik destekle de bölgesel dengelerde etkili bir aktör olduğunu gösterdi.

Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığım bir yazıda da vurguladığım gibi, Türkiye’nin savunma sanayiinde bağımsızlık hedefi doğrultusunda attığı adımlar, çoğu zaman dış tehditlerden önce içerideki muhalefet çevrelerini rahatsız etmektedir. Yerli ve millî üretimleri küçümseyen, itibarsızlaştıran, karalayan ve engellemeye çalışan bu çevreler, yıllardır aynı çizgide hareket etmektedir. Özellikle CHP merkezli ve ona yakın bazı odakların bu alandaki kara propaganda faaliyetlerine ilişkin sicili oldukça kabarıktır.

Bu tavırlarından bugün de vazgeçmiş değiller. Nitekim geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “KAAN var ama envantere girmesine en iyi ihtimalle beş yıl var. Tank var; ama motoru yok. Durum böyleyken, tüm bunlarla........

© Türkgün