menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Kahpe ve kancık” bir provokatörlük ve kırık bir telefon…

61 7
19.09.2025

“Terörsüz Türkiye” hedefi adı üzerinde, Türkiye’deki tüm terör örgütlerini etkisiz hâle getirme sürecini ifade etmektedir. Bu hedef aynı zamanda bölgedeki; İran, Irak ve Suriye gibi, PKK’nın yerleşik hâle geldiği ülkeleri de kapsamaktadır. Doğal olarak bu süreçte terör örgütünün kurucu aktörlerine ve siyasi uzantılarına “silahı bırakma, örgütü feshetme, teröre cephe alma” çağrısı yapılmıştır ve bu çağrıya karşılık somut adımlar da atılmıştır.

Bu çerçevede terör örgütü PKK’nın kurucusu olan Abdullah Öcalan da kendi kurduğu örgüte şu çağrıyı yapmıştır:

“PKK’nın anlam yoksunluğu ve aşırı tekrarı, ömrünü tamamlamasına ve feshini gerekli kılmasına yol açmıştır. Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Bu koşullarda silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum. Devlet ve toplumla bütünleşme adına kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Bu çağrıya, bugüne kadar benzerlerinde görüldüğü gibi, sürekli teröre yardım ve yataklıkla suçlanan DEM’den ve terör merkezi Kandil cephesinden uyum yönünde açıklamalar geldi. Terör örgütü PKK ise bu yönde sembolik adımlar atarak silah yakma programı düzenlemiştir.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli bu süreci defalarca şu sözlerle tarif etmiştir:

“Manasız kuşkulara, maksatlı kurcalamalara ve mesnetsiz kuruntulara yer yoktur. Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur. Olan ve olması gereken; millî beka ve gelecek adına muhataplarının aktif, ön şartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbî şekilde devreye girmesidir.”

***

Zaten bu süreci başlatırken de şu kararlılığı ortaya koymuştu:

“Silahlar ya gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir. Yurt içinde ve yurt dışında elinde silahla gezen hiçbir caniye ve terör örgütüne müsamaha yoktur.”

***

Bu adım, Türkiye’yi yarım asırdır yoran, milletimizi acılara boğan ve binlerce evladımızı toprağa düşüren kanlı sürecin defterini dürme iradesidir. Cumhur İttifakı’nın tek hedefi de budur. Bu hedefe ulaşıldığında, Türkiye’de etnik fitne tehlikesi ortadan kalkacak, iç cephe ise bölgesel gelişmeler karşısında çok daha güçlü hâle gelecektir.

Ancak unutulmamalıdır ki terör örgütleri, çok aktörlü emperyalist merkezler tarafından beslenen ve yönlendirilen yapılar olduğundan, hem Cumhur İttifakı hem de Türk devleti bu süreci temkinle yürütmekte; tüm adımlarını dikkatle kontrol ederek, gerekli tedbirleri titizlikle almaktadır. Çünkü görüldüğü gibi ABD-İsrail terör örgütü PKK’yı kullanmayı sürdürmek adına her manada adım atmaktadır. “Terörsüz Türkiye” hedefi başarıya ulaşırsa kaybeden ABD-İsrail olacaktır.

Her gelişme açıkça göstermektedir ki, “Terörsüz Türkiye” hedefinin önüne engel çıkarmak isteyen güçlerin başında ABD-İsrail ikilisi gelmektedir.
Elbette önümüzde güllük gülistanlık bir tablo yoktur; bu süreç kararlılık, azim ve dikkat istemektedir. Türkiye oyunları bozmaya çalışmakta, ABD-İsrail ise bölgede terör örgütü PKK’yı bize ve diğer ülkelere karşı taşeron olarak kullanma kararlılığındadır.

“Terörsüz Türkiye” sürecine karşı, Türkiye’nin varlığını, birliğini ve geleceğini düşünen her samimi insanın kaygısı, hassasiyeti ve hatta eleştirileri olabilir. Ancak aynı zamanda, terörle mücadelede başarısını defalarca kanıtlamış olan Cumhur İttifakı’na omuz vermek, bu sürecin başarısı için vazgeçilmez bir zorunluluktur.

Samimi düşünen ve sağduyulu her vatandaşımızın kaygıları veya eleştirileri varsa, bunlar baş tacıdır.
Fakat “Terörsüz Türkiye” sürecine karşı ikiyüzlü davranan kim varsa, emin olun ki onlar bu ülkenin ayrık otu ve bünyemizdeki kaos mikroplarıdır.

Peki, kimdir bu ikiyüzlüler?

***

Bu........

© Türkgün