menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küresel Belirsizlikte Stratejik Dayanak: Türkiye’nin NATO Vizyonu

22 1
10.07.2025

Kısa bir süre önce Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenen NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi, küresel belirsizliklerin arttığı bir dönemde gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirve sonrası yaptığı kapsamlı konuşmada, NATO’nun güncel rolüne dair Türkiye’nin vizyonunu ortaya koydu. Erdoğan’ın ifadeleri, dünya gündemini sarsan krizlerin önemli bölümünün Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşandığı gerçeğine dikkat çekiyordu: “Halihazırda uluslararası gündemi domine eden olayların hemen hepsi Türkiye'nin yakın çevresinde yaşanıyor. Ülkemizi tüm bu krizlerin, sıcak çatışmaların ve gerilimlerin uzağında tutmaya gayret ediyoruz.” Bu vurgu, NATO zirvesinin küresel konjonktürdeki önemini yansıttığı gibi Türkiye’nin jeopolitik konumunun hassasiyetini de ortaya koymaktadır. Nitekim Lahey Zirvesi’nde müttefikler, önümüzdeki on yıl içinde savunma harcamalarını gayri safi yurtiçi hasılanın %5’ine çıkarma kararı alarak ittifakın güvenlik alanındaki kararlılığını teyit ettiler. Bu tarihi karar, derinleşen krizler karşısında NATO’nun kolektif duruşunu güçlendirmeyi hedeflerken, Erdoğan tarafından da mevcut tehdit ortamında bir zaruret olarak nitelendirildi.

Erdoğan’ın Lahey Zirvesi sonrası yaptığı konuşma, hem bölgesel krizlere dair somut tutumları hem de ilkesel duruşu yansıtan temel mesajlar içeriyordu. Ortadoğu’da barış çağrısı, bu mesajların başında geldi. İsrail ile İran arasında yaşanan gerginlik ve Gazze’de devam eden trajedi bağlamında Erdoğan, bölgede kalıcı huzurun tesis edilebilmesi için tüm aktörlerin “müttefikler dahil” sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle “Ortadoğu’da barışın temini için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor” sözleri, Türkiye’nin bölge barışı adına kolektif çabaya yaptığı güçlü çağrıyı özetliyordu. Ankara, kendi üzerine düşeni yapmaya devam edeceğini ilan ederek bu konuda liderlik rolü üstlenmeye hazır olduğunu ortaya koydu.

Konuşmanın bir diğer odağı küresel adalet ve vicdan çağrısı idi. Erdoğan, İsrail’in Gazze’de uyguladığı kuşatma ve saldırılar nedeniyle yaşanan büyük insani dramı uluslararası vicdana seslenerek dile getirdi. Gazze’de iki yıla yaklaşan süreçte on binlerce masum sivilin öldüğünü, yüz bini aşkın kişinin yaralandığını ve şehrin harabeye döndüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı, “Vicdan sahibi hiçbir insan böyle bir vahşete sessiz kalamaz. Bebekler uyurken susulur, bebekler öldürülürken susulmaz” sözleriyle uluslararası toplumun duyarsızlığına tepki gösterdi. Bu çarpıcı ifade, Türkiye’nin Filistin vurgusunu ve mazlumdan yana tavrını net biçimde ortaya koymaktadır. Erdoğan, uluslararası kurumların İsrail’i durdurmaktaki yetersizliğini eleştirirken, kalıcı çözümün 1967 sınırları temelinde iki devletli formülden geçtiğini hatırlattı.

NATO 1940’lardan........

© Türkgün