Bir avuç toprağa bin umut ekenler!
İnsanın en büyük bayramı nefes almaktır ve aldığı nefesi tekrar verebilmektir. Mesela günün birinde akciğerler grev yapınca, yoğun bakımda yüzükoyun yatınca, soluksuz kalıp nefes alamayınca anlar insan... En büyük bayramın ne olduğunu!
Gören gözlerin nasıl bir bayram olduğunu, elektrikler kesildiğinde, lambada gaz kalmadığında, yayla damında çaresiz günün aydınlanması beklenildiğinde…
Severek yaptığın mesleğinde yalnız kalmadığında…
Bayramdır elden ayaktan düşmemek, oğlun-kızın olsa dahi bedensel olarak onlara bağlı kalmamak, kendi ihtiyaçlarını gidermek, bedenden önce aklını kaybetmemek, kimseye muhtaç olmayıp “bugün de tenceremiz kaynadı”, “çok şükür karnımız doydu, evlatlarım” diyebilmek…
Bayramdır kurda kuşa yem, muhannete muhtaç olmamak, baktığında olabildiğince tarım alanları görebilmek, köyde yürüdüğünde ekmek kokusundan hangi tandırda yapıldığını tahmin edebilmek, içine çektiğin her nefeste domatesin, hıyarın, çileğin, lavantanın ve gülün kokusunu alabilmek, “çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek...
“Tutan el, gören göz, tat alan dil, hele de sızlayan bir burun direği” bayramdır...
Bayramdır üretmek, ürettiğini değerinde satabilmek, kimsenin eline düşmemek, kimsenin iki dudağı arasında sıkışmamak, çarşıda borçsuz yürümek, alnı açık yüzü ak olmak…
Bayramdır yoğun bakımdaki sancılı bir geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek için alıp ve uyguladığımız kararların tarımda da alınıp uygulanması…
En acıktığın anda bacası tüten, tanımadığın bir evde karnını doyurmak, sabah namazından........
© Türkgün
